Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, “Yolumuz, milletimizin, medeniyet değerlerimizin yolu; hiç kimseyi kategorize etmeden ekmekte, özgürlükte buluşma yoludur” dedi.
Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, Eğitim-Bir-Sen İstanbul 1 No'lu Şube'nin Esenler Belediyesi Kültür Merkezi Sosyal Tesisleri'nde düzenlediği “İdareciler Buluşuyor” programına katıldı. Şubeye bağlı ilçelerin okul yöneticilerinin yoğun katılımıyla gerçekleşen programda konuşan Gündoğdu, yola; vesayeti ifşa, medeniyet değerlerimizi inşa etmek için çıktıklarını ifade ederek, şunları söyledi:
“Bu, insan merkezli, hak merkezli sendikal anlayışın adıdır. Bu, ekmek ve demokrasi ilişkisinden ekmeğin büyümesinin demokrasinin gelişmesine paralel olduğu gerçeğinin örgütlülük bilinciyle hayata geçirilmesinin adıdır. Bu, dünyalı sendikacılık yapmanın adıdır. Küreselleşen dünyanın sorunlarına karşı ‘bana ne küreselleşmeden, ben küreselleşmeye karşıyım' deme hakkının olmadığının, küresel çözümün lokomotifi olmak, hiç değilse paydaşı olmak için kenetlenme ve bir araya gelme mecburiyetinin adı. Bunun için, bizi biz yapan değerleri çok iyi bilmek, evrensel değerleri kuşanmak, karşımızda kendimizden olmayan, sömürmek ya da onun ölümüne ceza vermek için medeniyet kuran Batı'nın, Siyonizm ve emperyalizmin öncülüğünde yapmış olduğu oyunlara karşı sadece kendimizi hazırlıklı kılmak değil; gelecek nesilleri de uyanık kılma mecburiyetinin adı. Evrensel ahlakı önemsemek, insan odaklı sendikacılıktır. Hz. Ali efendimizin medeniyet değerlerimize çizdiği yolu bir cümlesinde çok net olarak görüyoruz: ‘İnsanlar ya senin dinde kardeşin ya da hilkatte eşindir.' Öyleyse insan olarak insanlık ahlakını bezenmiş-kuşanmış olanlarla dini, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun bir paydaşlığımız vardır. İşte bu konuda Mavi Marmara savunması için gözlemci olarak İstanbul'a geldiğimde İspanyol bir aktivistin Mavi Marmara'da nasıl tutuklanıp zincirlere vurulduğunu ve zindanlara atıldığını, ardından İsrailli bir hâkimin, ‘Ne işiniz vardı burada' dediğini anlatırken hâkime verdiği cevap, ‘Beni buraya siz getirdiniz. Biz Gazze açıklarında uluslararası sularda insani yardım götürüyorduk. Sizin orada ne işiniz vardı' sorusunu soran bu evrensel ahlak, onun dininin Hıristiyanlık olmasını ya da başka bir dinden olmasını eleştirmeyi gerektirmiyor. Tıpkı ABD'li Rachel'in Gazzeli çocuklara sahip çıkmak için İsrail tanklarının altında bir Hıristiyan olarak hayatını feda etmesi gibi. Ama bunun yanında bizim bir de ümmet sorumluluğumuz var. Aynı inanca mensup kişiler kategorize edilerek derin devlet eliyle ötekileştirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurun devleti olmaktan uzaklaştırıldığı her süreçte ya aleviler ya başörtülüler ya Kürtler ya dindarlar öteki olmuştur. Bunlar hiç beriki olamamıştır. Ama bugün Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen ailesi olarak biz ötekileri ve berikileri bir arada tutma; aynı değerlere, kitaba, Allah'a, peygambere inananların, birbirleri arasına sokulan nifaklara prim vermeden kucaklama mecburiyetinin olduğunu, hem ülkemizdeki sorunların çözümünde hem de dünya mazlumlarının sözcülüğünde idrak etmek ve bir araya gelmek zorundayız.”
Türkiye'de Sendikacılık Anlayışları…
Türkiye'de yapılan sendikacılık anlayışlarına da değinen Gündoğdu, “Bizim yaptığımız, teklif sendikacılığıdır. Bu, gerektiğinde tepkiyi de beraberinde getirir. Amacımız üzüm yemek, bağcı ile bir işimiz yok. Bunun adı, yanlışı kim yaparsa yapsın karşısında olmak, doğruyu kim yaparsa yapsın onu desteklemektir. Sendikacılığımız, millet adına, gelecek adına, değerler adına, mazlumlar adına sözcülük yapma sendikacılığıdır. Teklif sendikacılığını, gerektiğinde tenkit sendikacılığıyla birlikte elbette önemsiyorum. Sendikacılığı tehdit sendikacılığına dönüştürenlerin geçmişine bakın, kuruluşları kendilerine ait değildir. Toplu görüşmeler sürecinde bir defa olsun iş bırakma eylemleri yoktur. Kendinden olan iktidar koalisyonu ortağına zaten ses çıkaramamışlardır. Bugün seslerini çıkarmaları da belli alanlara yöneliktir. Bir siyasi partinin ya da illegal yapılanmaların belirlediği yapılar ayakta duramaz. Eğitim-bir-Sen, teklifi önemser ama hak edenlere de en şiddetli tepkiyi gösterir. İşyeri temsilcisinden genel başkanına kadar her bir kademeyi delegeleri belirler, hiçbir siyasi parti buna karışamaz” şeklinde konuştu.
Tepkiyi Yerinde Göstermenin Adı
Bir taraftan, toplu görüşme masasında 300-500 TL zam isterken, diğer taraftan darbecilerin çarkına su taşımak ya da İmralı'ya selam çakmak, sadece kamu çalışanlarının değil bütün milletin ekmeğini tokatlamaya aracılık etmek anlamına geldiğini kaydeden Gündoğdu, şöyle devam etti:
“Eğitim-Bir-Sen'in temel misyonu, özelde eğitim-kamu çalışanlarının genelde ise milletin ekonomik ve sosyal imkânlarını arttırmak, geliştirmek, saygınlığını korumaktır. 28 Şubat'taki kirli süreçte el ele eylemlerinin baş aktörü Eğitim-Bir-Sen olmuştur. Bu, tepkinin destansı adıdır: 2004'te katsayı adaletsizliğinin kaldırılması ve kılık kıyafet özgürlüğü için Ankara'daki miting, Ortak Akıl mitingleri, iş bırakma eylemi ve öğretmene saygı yürüyüşü.”
“Bir bakanın üslubu ve tarzı ile girilen toplu sözleşmede ya 100 TL ek ödemeye razı olacaktık ya da itibarı-duruşu öne çıkaracaktık” diyen Ahmet Gündoğdu, “Seçtiğimiz, yüzde 100 duruş olmuştur, ki kurulduğumuz günden beri ilk kez iş bıraktık, diğer sendikaların en az 2,5 katı bir katılımla. İşte tepkiyi yerinde göstermenin adı budur” ifadelerini kullandı.
Evrensel Hukuk Ayaklar Altında
Çözümüne öncülük ettikleri, yol haritasını çizdikleri, bedeli ne olursa olsun diyerek sahaya sundukları bazı başlıkları da katılımcılarla paylaşan Gündoğdu, “Bunlardan biri, toplu sözleşme hakkı. ‘Toplu sözleşme hakkı verilmezse, bir daha masaya oturmayacağız' kararlılığı ve iş güvencesine dokundurtmadan toplu sözleşme hakkının gelişi. Dünyada başka örneği olmayan bir uygulama. Dört dörtlük eğitime öncülük ve 12 milyon 300 bin imza ile çözümünü istediğimiz bir başka konu ise kılık-kıyafet özgürlüğü; bunun içinde büyük öneme sahip olan başörtüsü özgürlüğü. Darbecilerin bu milleti terbiye etme aracı olarak gördüğü, ilk sığındığı argümandır. Onun için bu sorun başörtülü kadınlardan daha çok başı açık kadınların ve erkeklerin sorunudur. Bugün toplanan imza ile başı açık kadınlarımız ve erkeklerimiz bu işin hakkını vermiştir. İnşallah bu işin çözümünün de öncülüğünü yapacağız. 1930'da kadına seçme, 1934'te de seçilme hakkı verilmiştir. Yıl 2013, kadın ne giyeceğine karar verme hakkına sahip değildir. 82 model yönetmelikte eteklerin boyundan ayakkabıların topuk boyuna varıncaya kadar her şey belirlenmiş. Bir ayakkabı numarasına karışılmamıştır. Orada büyük bir özgürlük var. Başörtülü bir kadın cumhurbaşkanı, başbakan, milletvekili eşi olabilir ama bu giyimiyle kendisi olamaz. O zaman burada cinsiyet ayrımcılığı var. Hani evrensel hukukun ‘eğitim hakkı, çalışma hakkı, siyaset hakkı herkes için eşittir' ilkesi. Türkiye'de bu ayaklar altında. Bugün birileri çıkıyor, ‘Hükümet başörtüsü sorununu çözsün, desteklemeyen namerttir' diyor. Hükümet çözdükten sonra namertlere ihtiyaç yoktur. Çözdürmek için adım atmayan namerttir. Başörtüsü bir inanç hürriyetidir. Lütufla takılacak, korkuyla çıkarılacak bir şey değildir. Kimsenin kadınlara iyilik yapmasına gerek yok. Kendine adam diyen herkes, kadını birey olarak kabul etsin, bu hakkı teslim etsin. 18 Mart'tan itibaren biz fiili olarak bu özgürlüğü kullanmaya başlayacağız” diye konuştu.
Değerlerle Bezenmiş Bir Gençlik Oluşturmalıyız
Bundan sonra ağırlık verecekleri konulardan birinin de Genç Memur-Sen olduğunu dile getiren Gündoğdu, şunları kaydetti: “Genç Memur-Sen, gençlik projesidir. Bu eğitim sistemi vatandaşlara, memura, gençlere rol yaptırıyor. Amirine karşı ikinci bir dil kullandırıyor. İkinci bir dili yabancı dili olarak kullanan ama yalaka bir dil kullanmayan, değerlerle bezenmiş bir gençlik oluşturmak istiyoruz. Dik duran ama diklenmeyen bir gençlik oluşturmalıyız.”
Kadına Dair Sorunları Ancak Kadınlar Çözebilir
Gündoğdu, kadın örgütlenmesine önem verdiklerini, bununla ilgili teşkilatlanmayı tamamlamaları gerektiğini belirterek, “Kadına dair sorunları ancak kadınlar çözebilir. Kadınlar kendilerine ait sorunların çözümünü erkeklere havale etmemelidir” dedi.
Suriye'de evlerini terk ederek ülkemize gelen ve Suriye'de zulme maruz kalanlara karşı kayıtsız kalınmaması gerektiğini vurgulayan Ahmet Gündoğdu, herkesi yardım kampanyalarına katkıda bulunmaya davet etti.
Bangladeş'te Arakanlı yetimler için Mehmet Akif İnan Yetimhanesi inşa etmeyi planladıklarını ifade eden Gündoğdu, 200 Arakanlı yetime, hayata atılıncaya kadar sahip çıkacaklarını söyledi.
Kız Liseleri Yeniden Hayata Geçirilmelidir
Konuşmasında karma eğitim konusuna da değinen Gündoğdu, “Karma eğitim mecburiyetinden kurtulmalıyız. Kızlarını erkeklerle birlikte aynı okulda okumaya göndermek istemeyen anne-babaları rahatlatmak için kız liselerinin yeniden kurulması gerekir. Bu liselerde 70 yıl boyunca eğitim-öğretim yapıldı, Metin Bostancıoğlu zamanında bir genelge ile kaldırıldı. Yeniden hayata geçirilmelidir” değerlendirmesinde bulundu.
Gündoğdu, ekseriyeti Müslüman olan ülkemizde devlet dairelerinde; memurun, vatandaşın, öğretmenin, velinin, öğrencinin ibadet etme hakkı çerçevesinde mescit açılması gerektiğini kaydetti.
Yeni anayasanın, devletin vatandaşa karşı sorumlulukları göz önüne alınarak yapılması çağrısında bulunan Gündoğdu, “Bunu unutturmamak da bizim görevimizdir” şeklinde konuştu.
SBN Sigorta ile yeniden anlaşma yaptıklarını aktaran Ahmet Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu ana kadar 90 kardeşimizi kazada kaybettik, 12 kardeşimiz de sürekli sakat. Ailelerine 1 milyon 388 bin TL ödendi. Bu, acıları paylaşarak ortadan kaldırma sendikacılığıdır.”
Eğitim-Bir-Sen Ailesini Daha da Büyütmeliyiz
Memur-Sen'in ilk sendikasının ve lokomotifinin Eğitim-Bir-Sen olduğunu dile getiren Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, sözlerini, “Eğitim-Bir-Sen, insan onuruna yakışan hayat için elbette ücreti önemser ama onurunu da, duruşunu da kaybetmez. 15 Mayıs'a kadar Eğitim-Bir-Sen ailesini daha da büyütmek görevimizdir. Yolumuz, milletimizin, medeniyet değerlerimizin yolu; hiç kimseyi kategorize etmeden ekmekte, özgürlükte buluşma yoludur” diyerek tamamladı.
Aydın: Kardeşliğin Birleştirici Yönünü Sendikal Hayatımıza Yansıtmak İstiyoruz
İstanbul 1 No'lu Şube Başkanı Emrullah Aydın ise, kavganın ayrıştırıcı özelliğinden, kardeşliğin birleştirici özelliğine dikkat çekerek, “Kardeşlik; paylaşım, sorumluluk almak, insanların yükünü hafifletmektir. Bizim en önemli farkımız bu. İşte biz bu farkı sendikal yaşamımıza, duruşumuza, yürüyüşümüze de yansıtmak istiyoruz” dedi.
Okuldaki çocuklarımıza karşı sorumluklularını yerine getirmenin öneminden bahseden Aydın, inanç değerlerine sahip bir gençliğin yetişmesinde yöneticilerin taşın altına elini koymalarının yetmeyeceğini, yüreklerini ve gövdelerini koymaları gerektiğini söyledi. Eğitimciler olarak her eleştiride yakınmaya hakları olmadığını kaydeden Aydın, ekonomik ve özlük haklarının yanında yeni bir neslin yetişmesinde de görevlerinin olduğunu sözlerine ekledi.
Toplantıya, Esenler Belediye Başkan Yardımcısı Aydın Polat, Eğitim-Bir-Sen İstanbul 2 No'lu Şube Başkanı Hasan Yalçın Yayla, 5 No'lu Şube Başkanı Emin Engin, 6 No'lu Şube Başkanı İdris Şekerci, Bağcılar İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Yılmaz, Esenler İlçe Mili Eğim Müdürü Bayram Ercan, Zeytinburnu İlçe Milli Eğitim Müdürü Yakup Hayırlıoğlu, Bahçelievler İlçe Milli Eğitim Müdürü Basri Özbay, Başakşehir İlçe Milli Eğitim Müdürü İsmail Baltacı, Şubenin alanında bulunan ilçelerde görev yapan müdür ve müdür yardımcısı üyeler katıldı.