'04.02.2013'
Müsteşarlara Kukla Muamelesi Yapılmasın'
Yönetim Bilimi Uzmanı Doğan CEYLAN'ın 'Müsteşarlara Kukla Muamelesi Yapılmasın' başlıklı yazısı;
Müsteşarlar, kurumların zirvesindeki kamu görevlileridir. Bir memurun yükselebileceği en üst makam müsteşarlıktır. Bakanlıklarda genellikle bakanla birlikte müsteşarlar da değişir. Çünkü bakanlar kendi adına bakanlığını yönetecek güvendiği kişiyi müsteşar yapmak ister.
Müsteşarların her şeyden önce vizyoner liderler olması beklenir. Yasalarda müsteşarların görev ve yetkileri tanımlanırken kurumun tepe yöneticisi oldukları dikkatte alınmalıdır. Ancak durum bazı bakanlıklarda geçmişten beri bazılarında ise 2011 yılında yapılan Bakanlıkların teşkilat yapılarında değişikliklere ilişkin KHK’larda oldukça farklıdır. 2011 yılında Millî Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Avrupa Birliği Bakanlığı, Bilim, Sanayi Ve Teknoloji Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Gençlik Ve Spor Bakanlığı, Gıda, Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı, Orman Ve Su İşleri Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik Ve Haberleşme Bakanlığı gibi birçok bakanlığın teşkilat yasaları KHK ile düzenlenmiştir.
Bu bakanlıkların tamamında müsteşara ilişkin madde şu şekildedir.
MADDE 5 – (1) Müsteşar, Bakandan sonra gelen en üst düzey kamu görevlisi olup Bakanlık hizmetlerini, Bakan adına ve onun emir ve yönlendirmesi doğrultusunda, mevzuat hükümlerine, Bakanlığın amaç ve politikaları ile stratejik planına uygun olarak düzenler ve yürütür. Bu amaçla, Bakanlık birimlerine gereken emirleri verir, bunların uygulanmasını gözetir ve sağlar. Müsteşar, bu hizmetlerin yürütülmesinden Bakana karşı sorumludur.
Görüldüğü üzere bakanlığın en üst düzey yöneticisi olan müsteşarlara bağımsız karar verme hakkı tanınmamıştır. Çünkü Kararnamelerde, müsteşarın bakanlık hizmetlerini bakanın emir ve yönlendirmesi doğrultusunda yürüteceği açıkça yazılmıştır. Buradan müsteşarın, bakanın yönlendirmesi dışında bir irade gösteremeyeceği anlamı çıkmaktadır ki bu durumda müsteşarları kendi başına kararlar alıp icraat yapamayan, sadece bakanın yönlendirmesine göre hareket eden bir kuklaya dönüştürmektedir.
Durumu Milli Eğitim Bakanlığı açısından değerlendirdiğimizde;
652 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname incelendiğinde müsteşara ilişkin yukarıdaki hüküm aynen yer almaktadır. Oysa daha önce yürürlükte olan 3797 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’a baktığımızda müsteşarla ilgili madde şu şekildedir:
Madde 6 – Müsteşar, Bakanın yardımcısı olup, bakanlık hizmetlerini Bakanlığın amaç ve politikalarına, kalkınma planlarına, yıllık programlara ve mevzuat hükümlerine uygun olarak Bakan adına düzenler ve yürütür.
Görüldüğü üzere MEB müsteşarı eskiden karar verici konumdadır. Bakanlığı yönetmektedir. Bakanın “yönlendirmesi doğrultusunda” gibi müsteşarı sınırlayıcı ve iradesini bitirici bir ifade önceki kanunda yer almamaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı yüzbinlerce çalışanı, milyonlarca öğrenci ve veliyi ilgilendiren son derece geniş etki alanına sahip bir bakanlıktır. MEB müsteşarı Ülkemizin en büyük teşkilatının lideridir. Bir milyona yakın personelin en üst düzey yöneticisi olan sayın müsteşarımızın itibarı bizim itibarımızdır. Bir MEB personeli olarak müsteşarımızın kendi başına karar bile veremeyen biri konumuna düşürülmesinden utanç duyduğumu belirtmek isterim.
Bakanlık teşkilatlarında bakanın iradesi ve yönlendirmesi dışında hiçbir iş yapılmaması gibi totaliter bir anlayış çağdaş yönetim anlayışına ters düşmektedir. Anayasamızın gereği olan demokratik hukuk devleti olma yolunda verilen mücadeleyle çelişmekte ve devletimize yakışmamaktadır. Bu nedenle MEB Müsteşarını ve diğer müsteşarları kukla konumuna düşüren KHK’lardaki yanlış ifadeler derhal düzeltilmeli ve bu ayıba son verilmelidir.
Doğan CEYLAN
Yönetim Bilimi Uzmanı
www.egitimajansi.com