'20.05.2020'
Sınavsız Eğitim?
Türk Eğitim Sistemi'nin, son 50 yıldır, en büyük baş ağrısı, sınavlar! Peki bundan kurtulmak mümkün mü? Bugünkü koşularda, çok zor ama eğer istenirse, 10 yıl sonra, sınava giren öğrenci sayısı, 10'da bire kadar inebilir...
Dersaneye dayalı sınav sistemi, öğrencilere fırsat eşitliği sağlıyor gibi gözükse de, yarardan çok zararı olduğu kesin.
Bugüne kadar ki uygulamalar, umut tacirliğinin ötesine geçmedi. Sadece yarışın temposunu yükseltiyor, o kadar...
Diyelim ki, dersaneler çok başarılı oldu ve öğrencilerin tamamına yakını, sınavdan tam puan aldı. Peki herkese yetecek kadar kontenjan var mı? Evet demek mümkün değil...
İnsan gücü planlaması yapmadan, ne eğitim sistemine çeki düzen verebiliriz ne de sınavları ortadan kaldırabiliriz!
Herkese sınavlara girme hakkı tanıyarak, öğrencilere iyilik yaptığımızı sanıyorsak, bu tam bir aymazlık olur!
Neden?
Çünkü, tavşanla kaplumbağa arasındaki yarışı, her koşulda, tavşan kazanacaktır!
Katsayılar nedeniyle, çok büyük tartışmalar yaşandı. Meslek liseleri ve imam hatipelerin üniversiteye girişlerinin engellendiği öne sürüldü. Oysa, son 4, 5 yıldır katsayılar kalktı ama ne meslek liselerinin ne de imam hatiplerin kazanma oranları yükseldi. Eskiden de en dipteydiler, şimdi yine en diptiler.
Peki bu liselerde okuyan öğrenciler daha mı başarısız ya da bu okullarda daha kötü eğitim mi veriliyor? Kesinlikle hayır.
Yapılan şu:
Sınavlar tümüyle fen ve anadolu liseleriyle, benzer kolejlere göre dizayn ediliyor, onların gördüğü derslerden sorular soruluyor. Böyle olunca da, meslekleri liseleri ve imam hatiplerin o soruları çözmeleri mümkün olmuyor.
Örneğin, yeni bir sistem oluşturup, önemli olan üretim desek ve sınav sorularını meslek liselerine göre düzenlesek, bu kez en dipte kalanlar, teorik eğitim veren o okullar olacaktır!..
Kalkınmış ülkelerin genelinde, öğrencilerin yüzde 65, 70'i mesleki okullara, yüzde 30, 35'i de genel akademik liselere yönlendirilir. Üniversitelerde de durum farklı değildir.
Bizde ise bu tablo tam tersi. En iyi öğrencilerimizi hep genel liselere yönlendirdik, meslek liselerini de her açıdan körelttik.
Böyle olunca da, ellerinden hiç bir iş gelmeyen gençlerimizi, üniversiteye yönelmeye mecbur bıraktık...
Beş, on kere sınavlara girilir mi? Girenler var!..
Ömürlerinin en verimli olabilecekleri yılları, sınavlar için heba eden ve moralmen çöken on milyonlarca gencimiz bulunuyor!..
İş, kolejlere ya da üniversiteye girmekle kalsa iyi. Her türlü özveriyi gösterip, üniversite diplomanızı elinize aldığınızda, sizin bekleyen yine sınavlar oluyor.
KPSS gibi deli saçması bir sınav, üniversite mezunlarını, tam bir sınav kölesi haline getirdi ve tam bir ömür törpüsü!..
Peki bu sınavlardan kurtulmak mümkün mü?
Evet mümkün ama bu konuda topyekün bir seferberlik gerekiyor.
Herşyeden önce umut tacirliğine son verip, her mesleğin kutsal olduğuna karar vermemiz şart.
Daha sonra eğitim sistemimizi A'dan Z'ye yeniden yapılandırmamız, olmazsa olmazların başında geliyor.
Nitelikli, niteliksiz diye bir okul ayrımı olmaz?
En iyi okul, en yakın okul diyorsak, her mahalledeki okulu, bir birine denk haline getirip, adil bir ölçme değerlendirme sistemini oturmamız gerekiyor.
Öğretmen yetiştirme sistemi de sil baştan ele alıp, öğretmeni çok daha yetkilendirmeliyiz ki, verdiği notun, yaptığı yönlendirmenin bir karşılığı olsun.
Öğrenci de, geleceğini şekillendirenin dersaneler değil, okullar olduğunu görüp okulunu, derslerini ciddiye alsın!..
4+4+4 sistemi tutmadı, tutacağa da benzemiyor. Eski sisteme geri dönüp, okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirmeliyiz.
5 ve 8'inci sınıftan itibaren de yönlendirme sistemleri devreye sokularak, sınavla öğrenci alan akademik liselere gidecek öğrencilerin seçimi yapılabilir ama bu oran yüzde 30'ları geçmemeli.
Bizde, eskiden çok iyi işleyen bir sistem vardı. Fen lisesine gitmek isteyen öğrencilerden, ortaokuldaki Türkçe, Matematik, Fen derslerinin not ortalamasının 5 üzerinden 4 olması istenirdi.
Fen liselerini düşünen öğrenciler de, ona göre çalışır, barajı aşar ve sınava başvururdu, diğerleri de boş yere dersane kapılarında sürünmezdi!
Pek çok iyi uyglama gibi ona da son verildi.
Eski anadolu liseleri ile bugünküler arasında çağ arkı var. Bu yüzden anadolu liselerine 5'inci sınıftan sonra öğrenci almak yine doğru bir hamle olacaktır. Orada da her öğrenci sadece akademik alana değil, başka özel alanlara da yönelebilecek ama barajı aştıklarında sınava girebileceklerdir...
Dünyanın hiç bir yerinde doğan her çocuk ya da zorunlu eğitim çağını bitiren her genç, üniversite önüne yığılmıyor, zaten herkesin de böyle bir isteği yok.
Her çoçuğun başarılı olabileceği bir alanın olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak, her çoçuğumuza, ilgi, yetenek ve isteği doğrultsunda doğru bir eğitim verirsek, bugünkü sıkıntılar zaten hiç yaşanmaz...
Çocuklarımıza, en büyük eğitim hedefi olarak üniversiteleri koyduk da ne oldu?
Üniversitesi olmayan kentimiz kalmadı, öğrenci sayısında açısından Avrupa'da bir numara olduk!
Peki ya sonrası?
Diplomaları işsizler ordusu ve KPSS köleleği!
İşsizlik sıralamasının en tepesinde üniversite mezunlarının yer aldığını da özellikle hatırlatmak isteriz!..
Kısacası, eğitimi, ülkemizin, beka sorunu olarak görür ve ona göre bir düzenlemeye gidersek, sadece sınav sorunun çözmekle kalmaz, en büyük ihtiyacımız olan üreten gençliğe de kavuşmuş oluruz...
Bütün bunlar İçin 10 yıl yeter de artar!..