Bu Ülkeye Hukuk Neden Lazım?
'01.05.2020'
haber detay
1 Mayıs.... İşçinin, emekçinin, insanın emeğinin bayramı bugün.
 
damlaaktan@gmail.com
 
Hukuk fakültesine veteriner atandı - Güncel haberler
 
 
32 yaşına dek hukuk sadece derslerde öğrendiğim kavramlardan ibaretti benim için. Ama 32 ile beraber, ben de dünyadaki kötülükle tanışanlardan oldum. Bazı insanlara göre erken, bana göre bunu öğrenmek için geç bir yaştı. Ya da tam tersi... Hukuk gibi, bu da göreceliymiş anladım.
 
32 yaşında, inandığım bir davanın parçası olduğumda öğrendim tüm hukukun içini, dışını, gereklerini, yollarını, yan yollarını, çıkmaz sokaklarını, görece duyarlılığını falan...
 
Şimdi detayını veremesem de, bu memleketin yolun daha çok başında olan bir akademisyeni olarak, davamda çok da haklıydım. Ama hukuk haklının yanında olmak için varken bile, herkesin “hak iddiasını” korumak üzere de var edilen bir sistem olduğundan, birbiriyle çelişen kararlar da olabiliyormuş, onu da anladım.
 
Mesela son bir yılda akademisyenlerle ilgili yargıda 3-4 farklı karar çıkmış ve hepsi bir diğerini ters köşe getirebilir nitelikteymiş. Biri akademisyenlerin haklarını “idari mahkemenin konusu” yaparken bir diğeri “hayır 4857’ye tabii” diyebiliyormuş. Biri “vakıf üniversitesindeki akademisyenler devlet üniversitesindekilerle eşit özlük haklarına sahip olmalı” diye hüküm verirken, bir diğeri “Akademisyen işe iade açamaz” diyebiliyormuş mesela. Hatırlarsınız, bu ülkede KHK ile çok sevdiği işinden uzaklaştırılan yüzlerce akademisyen var. Ben şanslıyım çünkü onlardan değilim. Ama çok arkadaşım var onlardan olmak zorunda kalan.
 
Bir çocuğun gözündeki umuda, gelecek hayaline aşık olan akademisyenler, yepyeni ve hiç bilmedikleri, belki ait bile olmadıkları yolları öğrenmek zorunda kaldılar. Başka başka meslekler bulmak zorunda kalan, sırf damgalandığı için kendi ülkemin hiçbir kadrosunda emeğine yer bulamayan, doktora tezinin peşinden polis bilgisayarını götürürken bari onu kurtarabilsin diye koşturmak zorunda kalan ve yine de kurtaramayan akademisyenler tanıdım ben. Hepsi birbirinden değerli, hepsi birbirinden bilgili, tecrübeliydiler. Ve hepsi, çaresizdi.
 
Soma’da, yerin metrelerce altında hayata veda eden emekçiler tanıdım sonra. Kadrosunu akşamdan sabaha kaybeden çok değerli sanatçılar, günlerce mücadele eden çok güzel kalplerle konuşma şansım oldu. Hepsi, ama hepsi “Bir umut” diyordu.
 
İşte hukuk bunun için lazım bize. Hak iddaları kadar, umudu korumak için lazım.
 
Koltuk gücüyle bir başkasına her istediğini yaptırabileceğine inanan ve tehditler savurabilen insanlara karşı doğrunun, dürüstün, emeğin hakkını, vefasını korumak için lazım.
 
Yer altında son nefesini veren yüzü siyah kalbi ve ruhu beyaz emekçinin hakkını korumak için lazım.
 
Bir öğretmenin adalet arayışı için lazım hukuk.
 
Sesini duyurmaya maddi gücü olmayan, ama yüreği maddiyattan zengin tüm işçiler ve hatta tüm yöneticiler için lazım.
 
Egosuna insan emeğinden daha fazla değer veren kimliklere karşı insanı korumak için lazım.
 
“Ben haklıyım” zihniyetine karşı lazım hukuk.
 
İşimizi gücümüzü değil de, ülkece sahip olduğumuzu söylediğimiz değerlerimizi korumak için lazım hukuk bu güzel ülkeye...
 
Ve böyle hukukçular lazım bize...
 
Ettiği yeminin erdemini kalbinde, sözünde, dilinde taşıyacak hukukçular.
 
“Hukuk emekçinin hakkıdır, ben onu korumak için varım ve ülkeme, sisteme güveniyorum” diyen hukukçular lazım.
 
Mert, namuslu, inançlı, erdemli olmanın kendi içindeki gücünü bilen hukukçular lazım.
 
Bazı durumlarda adaletin, kaybederken kazanmanın her şey olduğunu, kaybederken bile neler kazanıldığını anlayabilen hukukçular lazım.
 
Dün denk geldim; bu memlekette Türkçe olarak yazılan ilk 1 Mayıs şiirini bir kadın yazmış.
 
Yaşar Nezihe (Bükülmez).
 
****
 
“Ey işçi
 
Bugün hür yaşamak hakkı seninken
 
Patronlar o hakkı, senin almışlar elinden.
 
Sa’yınla edersin de “tufeyli”leri zengin
 
Kalbinde niçin yok ona karşı, yine bir kin?
 
[...]
 
Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin,
 
Ta’zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin
 
Dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi
 
Bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi.
 
[...]
 
Bir gün bırakınca işi halk şaşkına döndü
 
Ses kalmadı her velvele bir mum gibi söndü
 
Boynundan esaret bağını parçala, kes, at!
 
Kuvvetedir hak. Hakkını haksızlara anlat.”
 
****
 
Ne diyorduk? Bu memlekete işte hukuk bunun için lazım. Emeğin kalbinin, emeğin dilinin hakkını koruyabilmek için lazım. Kalbinde kötülüğe rağmen kin tutamayan tüm beyaz kalpler için lazım.
 
Bugün, büyük bir fabrikanın çok değerli emekçilerinin bir parçasıyım ben de. İyi ki öyleyim. Kısa bir süre bile olsa, birkaç günlüğüne duran bir üretimin fabrikadaki sessizliğini anlayan, üretim kokusunu özleyenlerden biri... Hepsinin emeğinin önünde saygıyla eğilirken, dilerim, bu ülke hiçbir zaman adaletsiz kalmasın.
 
Dilerim, en koyu karanlıkta bile, hukukun bir parça ışığı ülkemin ve emeğin üzerine yansın!



Bu site bir BMS PROJE iştirakıdır.