'01.07.2016'
Başımız sağ olsun. İnsan uzakta olunca, yüreği daha fazla yanıyor... Artık ne yapılacaksa, bir an önce yapılsın.Elbette sağduyuyu elden bırakmadan, elbette terörün gazına gelmeden.
G. Kore’de ilk haberlerden biriydi ve her gören samimi üzüntülerini bildirdi!..
Kore’de eğitim!
G. Kore, sürekli olarak kendini yenileyen bir ülke.
Endüstride olduğu kadar eğitimde de farkındalık peşinde.
Üç yıl önce “özgür eğitim” modelini uygulamaya koymuşlar.
Ortaokul birinci sınıfta, öğrenci kendini tanısın diye sınavları tümüyle kaldırmışlar.
O yetmemiş, her ilçede, öğrencilerin kendilerini, ilgi ve yeteneklerini tanıma ve hayata geçirme kurumlarını oluşturmuşlar.
En önemlisi de, öğrenci hangi mesleğe ilgi duyuyorsa, birer haftalık süreçte, gidip o meslekleri tanımalarına olanak tanımışlar...
Müthiş ilgi görmüş.
Eskiden ille de üniversite diyen ve popüler mesleklere yönelen öğrenciler, şimdi çok daha farklı alanlara yönelmiş, üniversiteye olan talep de azalmaya başlamış...
Anaokulları ise müthişti.
Bugüne kadar pek çok ülkede okul öncesi eğitim kurumu gördüm, en iyilerinden biriydi.
Anne babaların en çok merak ettiği iki konuyu sordum kendilerine.
Okulöncesinde okuma yazma öğrenmelerinde sorun yok dediler, yabancı dile şiddetle karşı çıktılar.
Bir diğer konu ise hiperaktif çocukların durumuydu. Sanat eğitimiyle terapi yaptıklarını ve sonuç aldıklarını söylediler.
Bizde hiperaktif çocukların sık sık kapı önüne konulduklarını hatırlattığımızda ise her okul, her öğrenciyi almaz, özellikle de iddialı okullara çok başvuru var ama öğrenme zorluğu olan öğrenciler de dahil, sorunlu çocukları, yasal olarak her okul almak zorunda dediler...
Yeme içme?
Eğer yeni tatlara aşina ve açıksanız Kore’de aç kalmazsınız. Yok eğer, ince eleyip sık dokursanız, aç kaldınız demektir...
Kore kültüründe ekmek, yağ ve süt ürünleri yok gibi. Denizden ne çıkarsa yiyorlar. Kırmızı et ve tavuk da mutfaklarının olmazsa olmazlarından ama genel ağırlık haşlama sebzeler...
Her gün binlerce ton deniz ürününün girip, aynı gün çıktığı balık hali, gördüğüm hallerin en büyüğü ve en temiziydi. Yüzlerce çeşit içerisinde her keseye göre deniz ürünü bulmak mümkün. Seçip, alıp, anında orada da yiyebiliyorsunuz...
Hemen her sofraya ekmek yerine haşlanmış pirinç konuluyor. Protein ağırlık beslenmelerine karşın kilolu birine rastlamak çok zor.
Sofrada bıçak yok. Gerektiğinde makas kullanıyorlar. Çubukla yemek zor olduğu için bıçak yerine ikinci bir çatal kullanarak durumu idare ettik. Taksim benzeri turistlerin yoğun olduğu bölgede ise iğne atsanız yere düşmez, üstelik bizim Beyoğlu’nun en az beş kat büyüklüğünde ve çok şık tezgâhlarda yüzlerce değişik tada rastlamak mümkün!
Tarım yok gibi!
Tarım toprağı yok denecek kadar az olduğu için sebze ve meyve çok pahalı. Bizde şu sıralar 6-7 liralık bir karpuz, vitrine baktım 15 dolardı. Bu da en ucuz haliymiş!..
- En popüler meslek, mühendislik. Öğrenciler Samsung, LG, Hyundai, Kia vb. gibi büyük şirketlerde çalışma hayaliyle müthiş bir yarış içinde.
- Öğrenciler hocalarını gördüklerinde ellerini ya hazırol vaziyetinde ya da dizlerinde tutarak eğilip selamlıyorlar. Keza hocalar da birbirlerini aynı şekilde selamlıyorlar. Koyun ve keçi yetiştiriciliği yok, inek eti ve bol bol da deniz ürünü yiyorlar.
- Petrol ve doğal gaz yok, elektrik nükleerden, petrol ise dışarıdan ithal ediliyor. Ciddi düzeyde yer altı ve yer üstü kaynakları olmamasına karşın endüstride dünya markası haline gelmişler.
Ortadirek çoğunlukta
Halkın yüzde 15’i nispeten fakir, yüzde 15’i iyi zengin, yüzde 70’i ise aylık geliri 2 ila 5 bin dolar arasında kazanan ortadirekten oluşuyor.
Müzikle iç içeler, neredeyse her mahallede müzik evleri var. Koro sayısı arttıkça, suç ve intihar olayları azalmış.
Han Nehri bizim Boğaz gibi Seul’ü ortadan ikiye bölüyor ve üzerinde tam 23 köprü var. Trafik müthiş düzenli, yerini değiştiren bile yok gibi!