Bu hafta (10 Temmuz cuma günü itibariyle) 7 film vizyona giriyor.
'08.07.2015'
haber detay
HAFTANIN KOMEDİSİ..
“AYI TEDDY 2”
İlk filmde “daha ne kadar ileriye gidebilirler ki” diye düşünmüştük. Yanılmışız. Seth MacFarlane, Ayı Ted’i “normal insan”ların yaşadığı ve gittikçe büyüyen sorunlarıyla başbaşa bırakmış yine. Üstelik bu kez, Ted’imiz evlidir ve çocuk sahibi olmak istemektedir! Bunun için sperm bağışçısına ihtiyacı vardır. Elbette can dostu John (Mark Wahlberg) hazır ve nazırdır. Ama bu da yetmez. Başkasının spermiyle baba olabilmesi için Ted’in yine de “insan” olduğuna yasaları ikna etmesi gerekir! 2012’de vizyona giren ilk film, özellikle ülkesi ABD’de gişe rekoru kırmıştı. Devam filminin de en az ilki kadar “edepsiz” olduğu söyleniyor. Yönetmen-senarist MacFarlane bir kez daha sevimli(!) ayıcığa sesini vermiş. Kadroda Mark Wahlberg dışında Amanda Seyfried, Giovanni Ribisi ve Morgan Freeman gibi isimler de var. 
(3.5/5)
 
TEK DİŞİ KALMIŞ KAPİTALİZM!
“A MOST VIOLENT YEAR”
Genç sinemacı J.C. Chandor’un şu ana kadar boşu yok. 2011 tarihli ilk uzun metrajı “Margin Call”da bir düzine ünlü oyuncuyla -ki aralarında Kevin Spacey ve Jeremy Irons da vardı- o ünlü finansal kriz ortamında ABD’nin büyük bir şirketinde yaşananları en ince ayrıntısına kadar anlatmış, kapitalizmin “taze et”le beslenen dişlilerini gözler önüne sermişti. Ardından Robert Redford’un okyanusta bir teknede tek başına hayatta kalmaya çalıştığı “All Is Lost” geldi. Neredeyse hiç diyaloğun olmadığı bu metaforik sistem eleştirisini de beğeniyle izlemiştik. Chandor şimdi de New York’ta yine benzer sularda yüzüyor. 1981’in çetin kış şartlarında, kapitalizmde yasadışı yolları kendine meşru sayan bir topluluğun etkisindeki göçmen bir ailenin dramını anlatıyor. Anna ve Abel Morales çiftinin hikayesi bu. Abel, iş şartlarının gerektirdiği ölçüde “vahşileşmesi” gerektiğini aksi takdirde sistemin onu yok edeceğini fark ediyor. Bir yanda ailesi ve değerleri, diğer yanda ahlak dışı yöntemler. Senaryo yine Chandor’a ait. Başrollerde Oscar Isaac, Altın Küre’ye aday gösterilen performansıyla Jessica Chastain, David Olelowo ve Alessandro Niyola var. Bizde biraz geç gösterime giriyor ama kesinlikle haftanın kaçırılmaması gereken filmlerinden biri. 
(4.0/5)
 
 
ÇÖLDE SAATLER GEÇMEZ..
“TEHLİKELİ OYUN”
Zenginin derdi de bir başka oluyor. Acımasız işadamı Madec (Michael Douglas), yüklü bir para karşılığı çölde bir av gezisine çıkar ve bunun için de iyi bir iz sürücü olan Ben ile anlaşır. Güneş, Mojave Çölü’nün üzerinde tüm gücüyle yükselirken Madec, yanlışlıkla yaşlı bir adamı vurur. Bu olayı Ben’in gizli tutmasını ister. Ama Ben kabul etmez. Dolayısıyla Madec’in gözünde Ben, yeni bir ava dönüşür. Madec, genç adamı çırılçıplak soyup çöle atar. Ölmesini uzaktan izleyecektir. Bu yeni av-avcı durumu, çetin bir hayatta kalma mücadelesine dönüşür. Robb White’in romanından uyarlanan filmde Douglas’a genç oyuncu Jeremy Irvine eşlik ediyor. Genelde olumsuz eleştirilerle karşılanan filmin yönetmeni ise Jean-Baptiste Leonetti. (2.5/5)
 
 
BİLİNÇALTINDA YOLCULUK..
“ANTİKACI”
Yerli yapım bu dram-gerilim filminin ilginç bir öyküsü var. Ertan’ın hikayesini izliyoruz. Aile içi yaşanan bir trajedi yüzünden Ertan intihara teşebbüs eder ve komaya girer. Hastanede onu kurtarmak için koşuşturmaca devam ederken Ertan, bilincinde başka bir yolculuğa çıkar. Pişmanlık, kibir ve kıskançlık duyguları eşliğinde ailesiyle yüzleşir. Asıl yüzleşmesi gereken ise kendisidir. 2008 tarihli “Meleğin Sırları”ndan tanıdığımız Aclan Büyüktürkoğlu’nun yazıp yönettiği filmin başrollerinde Ertan Güleç, Didem Baylan, Övül Kocaman ve Tuna Ata yer almakta. 
(2.0/5)
 
 
ALMAN SİNEMASINDAN FARKLI BİR ÖYKÜ..
“YÜZÜNDEKİ SIR”
Alman sinemasından bir 2. Dünya Savaşı hikayesi. Ama hikaye başka. Nelly’nin hikayesi bu. Esir tutulduğu toplama kampından kurtulmuştur. Aldığı kurşun yarası nedeniyle tamamen değişen yüzünü, bir dizi estetik operasyonla düzeltmiştir. Savaştan önceki gibi olsun ister hayatı. Ama değişen sadece yüzü değildir. Önce kocasını bulması gerekmektedir. Yerle bir olan Berlin’de kocasını aramaya başlar. Bulur da. Ama korkunç bir şüpheyle. Acaba kendisini Nazilere ihbar eden bizzat kocası mıdır? Bu arada kocası ise yüzünü eski karısına benzetmekle birlikte karşısında duran bu kadından şüphelenmez pek, karısını ölü biliyordur çünkü. Alman sinemasının önemli isimlerinden Christian Petzold’un yazıp yönettiği bu ilginç ve ödüllü filmin başrolünde, yönetmenin yine beğenilen önceki filmi “Barbara”da da çalıştığı Nina Hoss var. 
(3.5/5)
 
 
 
FÜTÜRİZM TUTKUNLARINA TAVSİYE..
“SELF/LESS”
Haftanın ilginç ve dikkate değer filmlerinden biri daha. Kanserden ölmek üzere olan zengin bir adam olan Damian (Ben Kingsley), daha önce uygulanmamış bir tedaviyi kabul eder. Kendini daha genç ve sağlıklı bir bedene nakleder. İlk başta Damian yeni bedeninden gayet hoşnuttur. Gençliğin ve zenginliğin tadını çıkarır. Ama içine girdiği bedenin asıl sahibinin, bir gizli servisin ölüm listesinde olduğunu öğrenir. Bundan sonrası ölüm kalım savaşına dönüşür. Dijital çağımızda, beynimizin başka bir platformda örneğin bir bilgisayara bağlı olarak sonsuza kadar yaşatılabileceğini varsayan fütüristler var. Onların açtığı bu tartışmaya ilginç bir açıdan yaklaşan bir film. Yönetmen koltuğunda ise, daha önce “The Fall” gibi estetik açıdan şiire yakın bir işi bulunan Tarsem Singh’in oturuyor olması ilgimizi artırıyor. Başrollerde Ben Kingsley’e Ryan Reynolds, Natalie Martinez ve Matthew Goodie eşlik ediyor. 
(3.5/5)
 
 
 
YERLİ KORKU CEPHESİNDE PEK DEĞİŞİKLİK YOK..
“SİCCİN 2”
Yerli korku sinemamızda başlıca esin kaynağı olarak kutsal metinlerden ve cinler aleminden başka bir şey bulmakta zorlandığımıza daha önceki yazılarımızda değinmiştik. Yine öyle bir film. Üstelik bir devam yapımı. “Siccin 2”, Hicran ve Adnan çiftinin mutlu giden evliliğinin,
2 yaşındaki çocuklarının bir kazada ölmesiyle çöküşe doğru gidişini konu alıyor. Aynı evde iki yabancı gibi yaşamaya başlayan ikiliden özellikle Hicran’ın hayatı, bazı paranormal olaylar sonucu kabusa döner. Çareyi “bir hoca”ya görünmekte bulur. Hoca, birinin Hicran’a “41 dikiş” adı verilen bir büyü yaptığını söyler. Genç kadının büyüden kurtulabilmesi için o kişiyi bulup, büyüyü 41 niyetten hangisiyle yaptığını öğrenmesi gerekir. Yönetmenliğini ilk filmde olduğu gibi Alper Mestçi’nin üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Şeyda Terzioğlu, Bulut Akkale, Reyhan İlhan ve Ece Edibe Baykal yer alıyor. 
 
 



Bu site bir BMS PROJE iştirakıdır.