'08.05.2015'
Köylerinde üç sınıflı bir ilkokul vardı. Daha sonra dört ve beş ilave edildi. İkisi de ilkokulu bitirdiklerinde yapılan değerlendirmeler sonucunda Kars Cılavuz Köy Enstitüsünü kazandılar.
Köylerinde üç sınıflı bir ilkokul vardı. Daha sonra dört ve beş ilave edildi. İkisi de ilkokulu bitirdiklerinde yapılan değerlendirmeler sonucunda Kars Cılavuz Köy Enstitüsünü kazandılar.
Sene 1940. Yol yok iz yok. Çarıkları giydiler ve yayan olarak Hasankale’ye gittiler. Hüseyin ailenin en büyük çocuğu idi. Hasanı ise abisi vardı. Abisi İbrahim onları Hasankale’ye götürdü ve oradan trene bindirdi. Trene binerken çarıkları Hasanın abisi İbrahim’e verip cızlavet lastikleri giydiler.
Cılavuz’a gelince okula teslim oldular ve üzerlerindeki parayı okulun emanetine bırakmak istediler. Hasanın babasının durumu daha iyi olduğu için elli lira parası vardı, onu teslim etti. Hüseyin’in babasının durumu iyi değildi. Onun on lirası vardı. Bu paranın bir kısmı da bozuktu. Emanetteki görevli kalsın oğlum lazım olur diyerek parasını emanete bile almamıştı Hüseyin’in.
Kars Cılavuz Köy Enstitüsü’nde okudukları 1940-1945 yılları 2. Dünya Savaşının olduğu yıllardı. Hem okudular, hem çalıştılar. Okulu kendileri yaptılar. Ancak köy çocuklarıydılar. Okulda ise savaş nedeniyle yiyecek sınırlı veriliyordu. Her öğünde bir tayın ekmek ve yemek veriliyordu. Bu ekmekle doymuyorlardı.
Pazar günleri sabahleyin geç kalkıyorlardı ve sabahın ekmeği ile öğlenin ekmeği birleşince o gün karınları tam doyuyordu. Buldukları her türlü yiyeceği yiyorlardı. Soğan, yemlik ve benzeri yeşilliklerde bunlara dahildi.
Staj için uygulamaya gittikleri köylerde eğitimin yanında her eve bir tuvalet ve fosseptik çukur yaptırıp onu sönmemiş kireçle dezenfekte ettirmek gibi görevleri de vardı. Çünkü her öğrenci ya duvarcı, ya demirci, ya marangoz görevlerinden biri ile yetiştiriliyordu.
Okulun ikinci mezunları olarak beş yılı tamamlayıp mezun oldular. Hasan kendi köyüne, Hüseyin ise kendi ilçelerinin bir köyüne başöğretmen olarak atandılar. Kendilerine on lira aslı maaş, bir inek, bir süt makinesi ve bir traş makinesi vermişlerdi.
Okul amacına ulaşmış, öğrencilerinin zihin, kalp ve ellerini eğitmiş, eğitimin yanında iş eğitimini de almışlardı. Atamalarının yapıldığı köylerde tarım, hayvancılık gibi çalışmalar yaptılar.
Aldıkları eğitim sayesinde okullarının yapımında, onarımında da katkıda bulundular. Bu özellikleri ile köylerinin, dolayısı ile ülkenin kalkınmasına çok olumlu faydalar sağlayan bir ocağın mensubu olarak çalıştılar, çabaladılar, kendileri gibi çocuklarının hepsini okutup evlendirdiler.
İki kardeş gibi büyüyen, yaşayan ve Hakkın rahmetine kavuşan Hasan ve Hüseyin adlı öğretmenlerin yaşantısını çok yakından bilen bir aile bireyi olarak günümüzde öğretmenliğe gereken önemi vermeyen tüm kişi ve kurumlara öğretmenliğe gereken önemi vermelerini ve günün şartlarına uygun hale getirerek ocağımızı geri vermelerini diliyorum.
Metin ÇANGA
Emekli Maarif Müfettişi