'03.12.2013'
Bülent Arınç'dan Önemli Açıklamalar
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'tan dershanelerin kapatılması konusunda açıklama..
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç, dershanelerin özel okullara dönüşümüne ilişkin yasal düzenlemenin ocak ayında TBMM gündemine geleceğini ve dönüşüm için 2015'e kadar süre verileceğini bildirdi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulundu.
Arınç, toplantıda, bazı bakanların sunumları ve tasarılarının ele alındığını bildirerek "Bunlardan birisi İçişleri Bakanı Muammer Güler'in sunduğu Yardım Toplama Kanun Tasarısı'dır. Daha önce görüşmelerini yapmıştık. Bazı konularda dikkat edilen hususlar vardı. Yerine getirilmesi istenmişti. Bu 30 maddelik Yardım Toplama Kanun Tasarısı kabul edildi ve imzaya açıldı" diye konuştu.
Tasarı ile düzenlemeler getirildiğini ve dernek kurucu sayılarının düşürüldüğünü, Dernekler Dairesi Başkanlığının Sivil Toplum Kuruluşları Genel Müdürlüğü olarak yeniden yapılandırıldığını dile getiren Arınç, daha önceki yardım toplama kanun tasarısının 1983 yılında yapıldığını, bazı değişikliklere uğradığını ve yeni kanunla yardım toplama hususunun yeniden düzenlendiğine işaret etti. Arınç, Medeni Kanun'da, Dernekler Kanunu'nda ve İçişleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Kanunu'nda zorunluluk arz eden değişiklikler yapılmasının tasarı ile öngörüldüğünü söyledi.
Arınç, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in toplantıda iki tasarı sunduğunu dile getirerek bunlardan birisinin Döner Sermayeli İşletmeler Kanun Tasarısı olduğunu aktardı. Arınç, "Sağlık, üniversite, adli tıp, tarım, milli eğitim ve diğerleri olmak üzere tüm döner sermayeli işletmelerin tek bir kanunla düzenlenmesi öngörülmektedir" ifadesini kullandı.
Toplantıda tasarıya ilişkin kapsamlı görüşmeler yapıldığını ve bazı konuların istişare edildiğine dikkati çeken Arınç, taslağın imzaya açılmadığını ve tekrar değerlendirileceğini kaydetti. Arınç, Şimşek'in Katma Değer Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair 3 maddelik kanun tasarısı sunduğunu ve ham petrolün ve doğalgazın boru hatları ile taşımacılığını yapan belge sahiplerine yönelik bir düzenlemenin kabul edildiğini ve imzaya açıldığını bildirdi.
Arınç, Ulaştırma Denizcilik ve Habercilik Bakanı Binali Yıldırım'ın bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı sunduğunu vurgulayarak tasarı üzerinde görüşmelerin yapıldığını ve yeniden ele alınması ve tasarının imzalanmasının daha sonraki toplantılara bırakıldığını açıkladı.
Toplantıda bazı iç ve dış konular üzerinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bakanların kapsamlı olarak durduklarını ifade eden Arınç, Irak, Mısır ve Suriye'de gelişen son olayların tekrar değerlendirileceğini anlattı.
Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın günübirlik ziyaret için çarşamba günü Katar'a gideceğini de bildirdi.
Bir gazetecinin dershanelerin dönüşümü konusunun gündeme gelip gelmediğini sorması üzerine de Arınç, daha önceki açıklamasında konunun paydaşlarla görüşüldükten sonra tekrar ele alınacağını söylediğini hatırlattı.
Arınç, "Bugün Sayın Bakanımız bu görüşmelerini takiben kendi bakanlık bürokratlarıyla da yaptığı çalışmaları tekrar Bakanlar Kuruluna getirdi. Bu konu üzerinde de tüm bakan arkadaşlarımızın düşüncesi alınmış oldu" diye konuştu.
Bazı basın organlarında yoğun bir şekilde dershanelerin kapatılması konusu üzerinde yayın yaptıklarını dile getiren Arınç, "Dershanelerin kapatılması diye bir konu gündemde değil. Böyle bir şey iddia etmemek lazım. Yanlışlıkla kullanılmışsa da kullananların tashih etmesi lazım" değerlendirmesinde bulundu.
Dershanelerin hür teşebbüsün unsurları olduğunu söyleyen Arınç, şöyle devam etti:
"İnsanların bir ekonomik faaliyet olarak yürüttüğü çalışmayı kapatmaktan bahsetmek mümkün değil, doğru da değil. Anayasa buna karşıdır, kanunlarımız buna karşıdır, Türkiye'nin serbest ekonomik piyasa içerisindeki konumu buna karşıdır. Kapanmalarının da kelime olarak doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü bu nihayetinde birilerini zorlayarak kapanmaya mecbur etmek gibi bir unsuru içerisinde taşıyabilir. O zaman nedir? Çok açık olarak şunu söylemem gerekir: Biz dershanelerin artık bugünkü eğitim sisteminde ve geldiğimiz noktada öğrencilerimize takviye ders veren veya metot ve usul gösteren birer kurumlar olarak ihtiyaç kalmadığını düşünüyoruz. İhtiyaç olan şey nedir? Yeni okulların açılması, yeni dersliklerin yapılması ve öğrencilerimizin okul içerisinde bütün bilgilere haiz üniversite imtihanlarına hazırlanan birer bireyler olmasını temin etmek. bunu da ancak özendirmeyle yapabiliriz. Zorlayarak, baskı altına alarak değil."
"Bu projenin adı hukuktaki tabiriyle bir dönüşüm projesidir" ifadesini kullanan arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yani dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi projesidir. Bunu da teşvik etmek için pek çok tedbirler öngörülüyor. Yani 'evet ben özel okula dönüşebilirim, öğretmenim var, arsam var, binam var. Ben sizin vereceğiniz birtakım teşviklerle tedbirlerle aynen 24 derslikli, 30 derslikli bir okul olarak faaliyete başlayabilirim' bu noktaya geldikleri takdirde onlar özel okul olarak hizmetlerine devam edeceklerdir. Yani bir tabirle kolej bir tabirle de özel öğretim kurumları olarak. Madem ki bu özendirilecektir, teşvik edilecektir ve bir dönüşüm gerçekleştirilecektir, bunun içerisinde baskı unsurlarının olmaması gerekir. Esasen Sayın Başbakanımızın ta başından beri ifade ettiği: buralarda çalışan öğretmenlerin hakkı korunacaktır. Buralarda çalışan elemanların, ister gece bekçisi isterseniz oradaki personelle ilgili bir memur olsun, onlar muhafaza edilecektir. Onlara arsası yoksa arsa verilecektir, hatta inşaatlarını yaparken ek teşvikler de gösterilebilecektir. Şimdi böyle bir dönüşüm projesine karşı şunu düşünmemiz lazım: Dershanelerden buna uyan kararlar alanlar olabilir veya 'ben özel okul olamam, böyle bir kararım da yok' diyenler, süreç içerisinde bu dershane faaliyetlerinden vazgeçmiş olurlar."
Arınç, SBS'nin kaldırılması sonrasındaki bir yıl içerisinde dershanelerin kapasitesinde bir düşme görüldüğünü ifade ederek şunları söyledi:
"Bugün itibarıyla üniversitelerin kontenjanları, açık kalan kontenjanları fevkalade düşüktür. Unutmayalım AK parti hükümeti işbaşına geldiğinde 85 civarında Türkiye'de üniversite vardı. Şu anda 180 hemen hemen sayısı olan üniversitemiz var. Bu sayı birkaç yıl içerisinde daha da artacak olursa emin olun üniversite sınavlarında her sınava giren istediği fakülteye girebilecek bir noktaya gelecek. Bütün bunları kapsamlı olarak düşünüyoruz hükümet olarak."
"4+4+4 eğitim sistemi eğitimde bir dönüşüm ve reform sistemidir" görüşüne yer veren Arınç, 800 bin öğretmen bulunduğunu ve bu öğretmenlerin 400 bininin kendi hükümetleri döneminde göreve başladığını bildirdi. Arınç, "Şimdi bu kadar öğretmen 8 yıl, 12 yıl boyunca, 4+4+4 'ü düşünürsek, ders öğretmiyor, öğrencilerimize faydalı olmuyor, onların branşları konusunda kendilerine hiç faydaları olmuyor da sadece arada bir gittikleri dershaneler onlara üniversiteyi kazandırıyor veya fen liselerini kazandırıyor gözüyle bakarsak bu mevcut okullarımızı da o okullarımızın fedakar öğretmenlerine de yapılabilecek en büyük haksızlık olur" diye konuştu.
Sağlıkta, ulaşımda, enerjide ve demokratikleşme sürecindeki dönüşüm projeleri gibi eğitimdeki dönüşüm projesinin de kabul edilmesi gerektiğini dile getiren Arınç, "Okullarımız var, öğretmenlerimiz var kaliteyi artıracağız ve çocuklarımız birer yarış atı gibi sınavdan sınava koşmayacak, o sınavlar için ek dershane hizmetlerine ihtiyaç duymayacak bir noktaya geliyoruz ve geleceğiz" ifadesini kullandı.
Arınç'ın, "dershanelerin dönüştürülmesi"ne ilişkin açıklamalarından başlıklar şöyle:
"Dershanelerin dönüşümü konusu ocak ayı içinde mümkün olursa TBMM gündemine gelecek"
Arınç, "Biz dershanelerin artık bugünkü eğitim sisteminde ve geldiğimiz noktada öğrencilerimize takviye ders veren veya metot ve usul gösteren birer kurumlar olarak ihtiyaç kalmadığını düşünüyoruz. İhtiyaç olan şey nedir? Yeni okulların açılması, yeni dersliklerin yapılması ve öğrencilerimizin okul içerisinde bütün bilgilere haiz üniversite imtihanlarına hazırlanan bireyler olmasını temin etmek. Bunu da ancak özendirmeyle yapabiliriz, zorlayarak baskı altına alarak değil" dedi.
"Bu dönüşüm sürecinin sağlıklı olması için iki yıllık süre öngörüyoruz. Yani Eylül 2015. Eylül 2015 demek, 2015-2016 yeni eğitim öğretim yılının başladığı tarih. O tarihte dershanelerin okullaşma sürecindeki son noktaya gelmesini arzu ediyoruz"
"Dershaneler ve hizmet hareketiyle hükümet karşı karşıya gelmiş değil. Böyle bir karşı karşıya gelmekten Allah bizi muhafaza etsin. Çünkü bu Türkiye için kötü olur, hepimiz için kötü olur. Bunlar güzel insanlardır, güzel bir hükümet var"
Arınç, 16 milyon gencin eğitim sistemi içerisinde olduğunu ve Avrupa ülkelerinin hiçbirisinde bu sayıda genç yaşta, eğitim çağında öğrenci bulmanın mümkün olmadığını ifade etti. Arınç, şunları söyledi:
"Bu bizim bir zenginliğimiz. Biz buna karşı nitelikli eğitim vereceğiz çocuklarımızı geleceğe hazırlayacağız. Bunun için dershanelerin konumu nerede olmalıdır? Meseleye buradan bakıyoruz. Meseleye buradan bakınca da dershaneler konusunda, artık fonksiyonlarını giderek yitirdiğini bunlara ihtiyaç kalmadığını, ikinci bir hamle olarak bunların okullaşma sürecinin başlaması gerektiğini düşünüyoruz. Buna karşı sürekli, adeta tehdit noktasına gelen, başka birtakım yeni çıkmalarla da hükümet aleyhtarı bir gösteriye dönüşen, bir güç gösterisi haline gelen davranışları yadırgadığımızı söylemek istiyorum. Yakınlıklarımızı herkes bilir ama hükümeti hedef tahtasına koyarak, yapmak istemediğimiz, hatta aklımızın ucundan bile geçmeyen bir konuyu bizimle bir kavga meselesi haline getirmek çok doğru bir davranış değildir."
Herkesin hassasiyetle takip ettiği konuyu kendilerinin de bütün yönleriyle tekrar tartışma ve görüşme imkanı bulduklarını söyleyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bakın ben bir Hadis-i Şerif'e çok önem veririm. Ebu Hureyre'den rivayet edildiğini göre, Rasulullah Aleyhisselatüvesselam şöyle bir hikmet buyurmuş: 'Yakında büyük fitneler olacak. O fitnelerde yerinde oturanlar, ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan daha hayırlı olacaktır. Kim o fitne içinde bulunmuş olursa ondan uzak dursun. O zaman bir iltica yeri bir sığınacak mekan bulursa ona sığınsın.' Sahih-i Buhari'de zikrediliyor. Hükümet sözcüsü sıfatıyla bunu yapmamış olayım. Bu Bülent Arınç olarak benim duyduğum ızdırabın karşısında söylemek istediğim bir konudur. Şimdi tam bir fitne zamanıdır. Bu fitneyi çıkaranlar, büyütmek isteyenler, bu ateşin içerisinden büyük zararlı sonuçlar çıkarmaya çalışanlar için inançları olduğuna emin olduğumdan böyle bir Hadis-i Şerifi okumak istedim."
Hazreti Muhammed'in bir başka hadisini daha hatırlatan Arınç, şunları söyledi:
"Peygamberimiz şöyle buyuruyor ki 'fitne çıktığı zaman ayaktaysanız oturacaksınız, yürüyorsanız ayakta duracaksınız, koşuyorsanız yürüyeceksiniz.' Yani fitneyi uyandırmadan veya fitneyi büyütmeden ne doğruysa onu yapacaksınız. Bu sözüm kime? Önce kendimize kabul edelim. Yani asla bir fitnenin unsuru olmak istemeyiz. Böyle bir şeyi de kabul etmemiz mümkün değil ama her gün televizyonlarından gazetelerinden kalemlerinden hükümeti hedef tahtasına oturtarak, küçücük bir meseleyi cihanşümul bir mesele haline getirerek, güzel insanların arasını açmaya çalışan, birbirlerini Allah rızası için sevenlerin arasına fitne koymaya gayret edenlere buradan istirham ediyorum: Fitnenin aleti olmayalım. Ne biz ne de siz.
Bundan sonraki yazacaklarınız söyleyecekleriniz bu ateşi büyütmeye yaramasın bu ateşin söndürülmesi için herkes elindeki bir bardak suyu döküversin. Sözümün nereye gittiğini herkes çok iyi bilir. Ben kendimi çok kusurlu kabul ederim ama şu ana kadar yapılan yayınlara baktığım zaman okumakta ve dinlemekte zorlanıyorum. bu yazdıkları çizdikleri yetmiyormuş gibi başka başka yerlerden ta on yıl öncesine ait birtakım şeyleri çıkartmak suretiyle 'haa aslında bunlar da vardı' diyerek daha heybelerimizi açmadık deve yükü elimizde şunlar da var demenin fitneyi büyütmeden fazla faydası yoktur. Büyüklerimiz bu işi bizden çok daha iyi bilirler."
(AA)