Çocuklar Neden Ders Çalışmak İstemez?
'03.12.2013'
haber detay

Çocuklar Neden Ders Çalışmak İstemez?

Yaşam Tasarım Merkezi’nden NLP Öğrenci Koçu Oğuz Akyıldız, çocukları oldukları halleriyle kabul etmenin ve kişiliklerine uygun bir hayat kurmalarına destek olmanın önemini vurguluyor. Okul başarısının mutluluğun garantisi olmadığını belirten Akyıldız, ebeveynler ve çocukları arasında yaşanan iletişimsizlik ve ders çalışmak istemeyen çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiği hakkında bilgiler verdi…

-Çocukluk ve gençlik yılları tüm yaşamın şekillendiği dönemler. Bu dönemde çocukların doğru yönlendirilmesinin önemi hakkında neler söylemek istersiniz?

Aslında çocukların yönlendirilmeye ihtiyaçları yok, onların tek ihtiyaçları özgürce düşünmeye ve daha da önemlisi hissetmeye teşvik edilmeleri. Çocuklar kendilerini anlamayan büyüklerden sıkılmış durumdalar, sürekli eleştiriliyorlar, yargılanıyorlar. Kimse dünyaya onların gözlükleriyle bakmaya çalışmıyor. Çocukları anlamak yetişkinlere zor geldiği gibi ebeveynler çocuklarının kendilerine benzemesini istiyorlar. Ailelerin hedefleriyle yönlendirildiklerinde ise gelecekte mutlak bir şekilde tatminsizlik ve mutsuzlukla karşılaşıyorlar, çünkü kendilerini düzgün bir şekilde ifade ettikleri bir hayat yaşamadıklarının farkına varıyorlar.
Bir öğrenci koçu olarak, çocukların “etkin” yönlendirilmeye değil “pasif” liderliğe ihtiyaçlarının olduğunu söyleyebilirim. Bu da farkındalık çalışmaları, koçluk çalışmalarında gerçekleşiyor. Çocuğa ne yapması gerektiğini söylemekten ziyade, onun kendisi ve hayatıyla ilgili gerçeklerin farkına varmasını sağlamak gerekiyor. Çalışmalarımızda öncelikle çocuğun farkındalığını arttırıp, sonrasında da kendini gerçekleştireceği hayatı inşa etmeye doğru irade kullanması yönünde liderlik yapıyoruz. Onun yanında yer alıp elinden tutuyoruz, neler yapabileceğine inandırıyoruz, sonra elini de bırakıyoruz. Çocuklarımıza yardımcı olmak istiyorsak, öncelikle onları derinden anlamaya çaba sarf etmeliyiz. Onları anlamadan yapmaya çalışacağımız her yardım onlara zarar verecektir.

-Çocuklarıyla iletişim kuramayan anne babalara neler önerirsiniz?

Bütün ebeveynler son derece iyi niyetli, hepsi kendilerine göre çocuklarının mutluluğunu istiyorlar, buna hiç şüphe yok. Yalnız, günümüz çocukları bizlerden oldukça farklı ve onların enerjilerini yakalamakta anne babalar yetersiz kalabiliyor. Etkili iletişimde esas, çocuğun anlaşıldığını hissetmesini sağlamaktır, bunun da yolu tüm eleştiri, suçlama ve yargılamaları yok etmekten geçer. Çocukları ile etkili iletişim kurmaya çalışan anne babalara 3 adım öneririm.
Kendinizi unutun! Çocuğunuzla konuşmaya başlamadan evvel, tüm günlük dertlerinizi, endişelerinizi ya da tam tersi, mutluluklarınızı unutun. Gerekiyorsa görüşmeden önce sakin bir odaya girerek gözleriniz kapatın ve 5-6 dakika hiçbir şey düşünememeye çalışarak derin nefes alıp verin. Sadece günlük düşüncelerden kurtulmak da yeterli değil, sizi siz yapan tüm değer yargılarınızı, eğitiminizi, annelik babalık unvanınızı ve egonuzu görüşme öncesinde ve sırasında bir kenara koyun. Çocuğunuzu belirli ön yargılarla dinlerseniz ona yardım etmeniz imkansız olacaktır, çünkü konu hakkındaki fikriniz, önyargılarınız çerçevesinde zaten bellidir ve bu yargılar peşi sıra eleştirileri, suçlamaları doğuracaktır.
Onun Gibi Düşünün Görüşme sırasında “çocuğunuz” olun, kendinizi tamamen onun yerine koyun, hayata onun gözlükleriyle bakın, sizin gibi bir anne-babaya sahip olan bir çocuk olun. Onun yaşına gerileyin, onun kimliğine bürünün, onun isteklerine, hayallerini odaklanın, kısacası “o” olun. Onu dinlerken onu yaşayarak dinleyin, onu kesinlikle eleştirmeden, suçlamadan, yargılamadan, derinden anlamaya çalışarak dinleyin.
Onu Anladığınızı Hissettirin Çocuğunuzun sizin onu derinden anladığınızı hissetmesini sağlayın. Onaylama mimikleri kullanın, onun hem düşüncelerini hem de duygularını ona geri yansıtın. Basitçe bir “ayna” olun, çocuğunuz size baktığında kendisini görsün. Bu adımları uyguladığınızda size karşı çok daha açık ve dürüst olacağına şahit olacaksınız.

-Aileler genellikle çocuklarının ders çalışmak istememelerinden yakınıyorlar. Ders çalışmak istemeyen çocuğa nasıl yaklaşmak gerekir?

İlk yapılması gereken ders çalışmak istememenin altında yatan sebepleri bulmaktır. Bu tespiti yapabilmek için yukarıda bahsettiğimiz gibi eleştirmeden anlamaya çalışmamız gerekiyor. Derslerin merak uyandırmayan, öğrenme heyecanı yaratmayan şekilde sunulması da çocukların sıkılmasına neden olan sebeplerden biri. Çocuğun dersi neden sevmediğini anlamak gerekiyor. Başarısızlık korkularını, varsa oluşturdukları olumsuz kalıpları kırmak önemli. Çocukluk yılları enerjimizin en fazla olduğu dönemler. Oyunlar ve eğlencenin çocuğa daha cazip gelmesi çok normal.
Hatta sadece sınav başarısına odaklanmış, çocukluğunu, gençliğini yaşamadan büyüyen çocukların daha fazla yardıma ihtiyacı var. Elbette hiç ders çalışmasınlar, bütün gün arkadaşlarıyla vakit geçirsinler demek değil bu. Yaşadığımız hayatın şartlarına optimum şekilde uyum göstermek zorundayız. Onlara hayatlarını yönlendirme serüveninde hayallerinin heyecanını hissettirme, bu yönde sorumluluk alma ve irade kullanmayı öğretmemiz gerekiyor. Burada karşımıza çıkan bir başka sorun da çocukların sorumluluk hissinden yoksun yetiştirilmeleri. Çocuğun ihtiyacı olan her şey anne-baba tarafından önceden düşünülerek halledildiği için çocuklar sorumluluk hissiyle büyümüyorlar. Onları küçük yaşlardan itibaren yapabileceklerini test eden, kendilerini tanıyan, hata yapmaktan korkmayan ve özgüvenli şekilde büyütmek için sorumluluk duygusu ile tanışmalarını sağlamalıyız. Ülkemizde anne-babalar çocuğun her türlü ihtiyacını karşılamaya o kadar alışmışlar ki, bu ihtiyaçlar arasında çocuğun ne zaman ders yapması gerektiğini, hatta hangi eğitimi alması gerektiğini belirlemek de yer alıyor. Böyle olunca çocuk her şeyi ebeveynlere bırakıyor, hayatında her boşluğun onlar tarafından doldurulacağı güvencesi ile büyüyor. Annesi ne zaman ders çalışması gerektiğini söyleyeceği için de kendisi irade kullanarak ders çalışmaya yeltenmiyor.

-Bir Öğrenci Koçu olarak, sınavlar, dersler arasında kaybolan çocukların daha fazla yardıma ihtiyacı olduğunu söylüyorsunuz. Bu tür çocuklarla nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?

-Koçluğun her aşamasında çocuğun kendini bulmasına çaba sarf ediyoruz. Öncelikle kendini sevmesi, güvenmesi ve inanması ile başlıyoruz. Karşımıza geçmişle ilgili temizlenmesi gereken pişmanlıklar, korkular, fobiler, takıntılar, inançsızlıklar gibi bazı prangalar çıkabiliyor. NLP teknikleri ile bunlardan kurtulmaya çaba sarf ediyoruz. Daha sonra çocuğun özgürce kendini ifade edebilmesine çalışıyoruz, Walt Disney modeli gibi yine NLP teknikleri ile çocuğu belki de hayatında ilk defa gerçek hayalleri ile buluşturuyoruz. Burada birçok farkındalık yaşanabiliyor, mevcut hayat ile çelişen. Tabii burada bizim işimizin zor kısmı devreye giriyor: anne babayı da bu konunun içine çekmek gerekiyor. Çünkü konumuz çocuk, onun mutlu olması, ebeveynlerin beklentilerinin tam olarak karşılanması değil. Bazen yetenekleri hobi olarak hayatın içine katıyoruz, bazen de meslek seçimine kadar büyük karar değişikliklerine gidebiliyoruz. Ama öğrenci koçları olarak bizler asla bir yönlendirmede bulunmuyoruz, çocuğun kendisi ile ilgili farkındalıklar yaşamasına liderlik ediyoruz. Bu da özel koçluk soru teknikleri ve NLP teknikleri ile gerçekleşiyor.
 




Bu site bir BMS PROJE iştirakıdır.