'19.07.2013'
Kitap Okuyan Bir Çocuğa Sahip Olmanın Yolları
Çocukları Kitap Okumaya Nasıl Teşvik Etmeli?
Karşılaştığım birçok ebeveynin ortak konusu çocuklarının az ya da istenilen düzeyde kitap okumaması. Hem bu konu ile ilgilendiğim için hem de “okuyan” bir çocuğa sahip olduğum için bu sorunla ilgili sorularla devamlı karşılaşmaktayım. Bu konu ile ilgi bir yazı yazmanın vaktinin çoktan geldiğini düşündüğümden bu, çocuklara kitap okutmak ya da okuyan bir çocuğa nasıl sahip olunacağına dair bir takım ipuçları içeren yazıyı tüm ebeveynlere yardımcı olması amacı ile kaleme aldım.
Aynı erken yatmanın, basit kurallara uymanın, yemeği masada yemenin yaşı olmadığı gibi kitap okumaya başlamanın da yaşının olmadığını düşünenlerdenim.
Okula başlayana kadar “Yeter ki yesin de nerede yerse yesin.” diye televizyon karşısında yemek yedirilen fakat okula başladıktan sonra ya da yeterince büyüdüğünde bile hala masada oturtulamayan çocuklar örneğini her zaman çok severim. Kuralın ilk seferinde konulabileceğini savunuyorum. Yemek masada yenecekse çok istisnai hastalık gibi durumlar dışında masa dışında yemeye izin verilmemesi bir tek bu kuralı koymanızı sağlamayacaktır. Sizin bir kural karşısında süreklilik arz eden durumunuz bundan sonra koyacağınız kurumlarınızın da işleyip işlemeyeceğini etkileyecektir.
Bence ebeveynlerin unuttuğu ya da göz ardı ettiği en önemli nokta budur. Sizin kurallarınızdan taviz vermediğinizi bilen çocuk da ona göre davranış modeli oluşturacaktır. İçsel olarak “Annemi nasılsa ikna ederim.” i ya da “Annem böyle demişse mutlaka yapmalıyım, çünkü bu kuralını asla bozmaz.” ı seçip ona göre davranacaktır. Bunu çok küçük yaşta oturttuğunuzda ne ergenlikte ne de diğer dönemlerde çok fazla sorunla karşılaşmazsınız.
Kitap okuma da aynı şekilde küçük yaşlarda edinilmesi gereken bir davranış biçimi olmalıdır.
Ben kızlarımı yürümeye başladıkları an itibariyle tüm kendi kitap alışverişlerime götürdüm. Beni kitap alırken izlediler. Daha sonra da evde aldığım o kitapları okurken gördüler. Benim ki tamamen öğrenilmiş doğal bir gelişim oldu. Daha sonra onlara da kitap almaya başladım. Kitaplarını kendilerinin seçmesine izin verdim. Tabi ki ilk başta masal kitaplarıydı aldıklarımız. Birlikte alıp eve gelince onlara okuduğum masal kitapları, büyüdükçe onlarda biran önce kendi kitaplarını okuma arzusunu oluşturdu.
Bu noktaya hiçbir zorlama, baskı olmadan doğal olarak gelen çocuklarda zaten okuma probleminin olacağına inanmıyorum. Dolayısıyla yeni ebeveyn olanların bu taktiği izlemelerini şiddetle tavsiye ediyorum. Çocuklarınızla birlikte kitap alışverişine çıkın. Çocuklar alışverişin sadece kıyafet için olmadığını öğrensinler. Sonra aldığınız kitapları onlara okuyun. Kendi okuduklarınızı da anlayabilecekleri bir dille onlara anlatın ve kitap okumaktan ne kadar zevk aldığınızı, bunun hayal dünyanıza ya da iş hayatınıza olan pozitif etkilerinden sürekli (bıktırmadan) söz edin. 0-6 yaş arası çocuk anne-babasını taklit etme eğiliminde olduğu için, sizi, siz istemeseniz bile taklit edecektir. Benim kızlarımın 0-6 yaş arası en az oyuncakları kadar kitapları vardı.
Sonradan sizi devamlı dizi izlerken gören çocuğunuzu, okul döneminde televizyonun önünden alamamaktan şikayetçi olabilirsiniz, dikkat edin. Okula başlamadan yani okuma-yazma bilmeden kitap almak pek çok insana gereksiz gözükebilir.
Ama çok az yazısı olan ya da hiç olmayan bol resimli kitaplar okul öncesi çocukların ilgisini çekmekte. Ayrıca bu kitaplarda birlikte yapacağınız aktiviteler de olduğu için kaliteli zaman geçirmek için de birer fırsat oluşturmaktalar. Çocukların resimlerde gördüklerini anlatabilmeleri için okuma-yazma bilmelerine gerek yoktur. Hayal dünyalarının gelişimi için onlara kitaplardaki resimleri anlatmaları için bol bol fırsat verin. Okuyan ve devamlı anlatan siz olmayın. Siz anlattıktan sonra (tıpkısı olmasa bile ) sizin anlattığınızı bir daha ki sefere onun anlatmasını isteyin ki sizin anlattıklarınızı anlayabilmiş mi, anlattıklarınızla resimler arasında ilişki kurabiliyor mu gibi ipuçlarını yakalayabilesiniz.
Ama bunu yaparken asla aceleci olmayın. İlk kitabını hemen mükemmel anlatmasını, çok hevesli olması beklemeyin. Mükemmellik beklerseniz, bulamayınca hayal kırıklığına uğrarsınız ve bunu istemeseniz de çocuğunuza yansıtırsınız. Asla negatif olmayın. Sabırlı, anlayışlı ve beklentisiz olmaya kendinizi alıştırın.
Çocuğunuz okula başladığı halde hala kitap okuma alışkanlığı yoksa bunu çok fazla dile getirmeden önce evde sizi devamlı kitap okurken görmesini sağlayın. Unutmayın kalıcı bir davranış modeli geliştirmeye çalışıyorsunuz ve bu birkaç günde olmayacaktır.
Öğretmeniyle diyaloğunuz diğer pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da çok önemlidir. Muhakkak kitap okumayı teşvik edecek bir sistem uygulamasını istemelisiniz. Kitap okuma saati, en çok kitap okuyanın ödüllendirilmesi, kitap özetlerinin panoya asılması gibi etkinlikler, eve verilen kitap okuma ödevleri kitap okuma alışkanlığının kazanılmasını destekleyecektir.
Çocuğunuzun yaşı kaç olursa olsun sizin kitap alışverişlerinizi görmesini sağlamayı unutmayın. Kendi kitaplarını kendisinin seçmesine izin verin. Belli dönemlerde bizim tasvip etmediğimiz popüler kitaplara yönelebilirler.
Tüm okudukları dünya klasikleri olacak diye bir kural yok. Her okuduklarından bir şey öğrenmek zorunda da değiller. Önemli olan kitap almayı sevmeleri. Kitap okumayı seven bir çocuk zamanla ve doğru yönlendirmelerle iyi yayınları da okumaya başlayacaktır. Okuduğunu anlama kabiliyeti, entelektüel birikimi arttıkça zaten, içi boş olan kitaplardan uzaklaşacak, O’nu tatmin eden kitaplara yönelecektir. Burada yine iş ebeveyne düşmektedir. Devamlı aşk romanları okuyan bir anne modelinde, siyasi tarihi okuyan bir çocuk çıkma ihtimali zayıftır. Sizin kitap çeşidiniz ne kadar fazla olursa O’nun da ilgi alanları fazlalaşacaktır.
Kitap-çocuk ikilisinde karşılaştığım bir başka problem de gerçekten okumayı bilip bilmediğimizle ilgili. Bu konuyu iki kategoride ele almak istiyorum. Birincisi fazla okumak tamamen kişisel yani öznel bir yargıdır. Yani ben kendime, aileme veya arkadaş çevreme göre fazla okuyor olabilirim ama, karşı komşuma göre çok az okuyor olabilirim.
Dolayısıyla fazla ya da yeteri kadar okuduğunuzu, daha fazla okuyamayacağınızı düşünmenin yanlış olduğu kanısındayım. Kime göre, neye göre fazla? Neden daha fazlası olmasın? Ben hayatım boyunca hep çok az okuduğumu düşünmüşümdür. Dizi seyretmediğim, kitap okumamı engellediği için ev işi yapmadığım halde, hep okumak için sırada bekleyen en az on kitap masamın üstünde durur. Bayılırım çok okuduğunu söyleyip duranlara. Ben hep az okuduğumu iddia etmekteyim çünkü.
Dolayısı ile çok okumanın bir sınırı yoktur. Kendinizi daha fazlasını yapabileceğiniz yönünde motive etmelisiniz.
İkincisi de okuduğumuzun ne kadarını anladığımızla ilgili olan problem. Ne yazık ki ben ve benden sonraki nesiller hep sınav sistemi üzerine kurulu bir eğitim sisteminde öğrenim gördük. Bu bizi şıklara yönlendirdi. Klasik yazılılar kalmadı neredeyse. Kendini ve bildiğini, kendi sözcükleriyle ifade eden yerine şıklardan doğruyu işaretleyen nesiller yetişti, yetişmekte. Bu kadar sınav kaygısı yaşayan bir toplum olmamıza rağmen okuduğunu anlayamamanın, anladığını ifade edemeyenin hiçbir sınavda başarılı olmayacağını unuttuk ne yazık ki.
Bu yüzdendir ki en az okuyan çocuk yetiştirmek kadar, okuduğunu anlayan çocuk yetiştirmek de önemlidir.
Bunu nasıl mı başaracağız? Yazının başına dönecek olursak: okuma yazma bilmeyen çocuğumuza kendi okuduğumuz kitabı kim, nerede, nasıl, neden, ne zaman sorularının cevaplarını vererek anlatmalıyız. Örneğin “Romanın kahramanı (kim?), bir yaz günü (ne zaman?) ormanda (nerede?) yürürken (ne yaparken?), bir arkadaşına (kime?) rastlamış (sonuç?).”. Bu şekilde özeti anlattıktan sonra çocuğunuza kim, nerede… sorularını sormayı alışkanlık haline getirirseniz, o da sizin anlattıklarınızı boş boş değil, sorgulayarak dinlemeyi öğrenecektir.
Aynı uygulamayı onun okuduğu kitaplar üzerinde de yapmalısınız. Okuduğu kitabı size anlatmasını istemek çocuğunuzu etkin okumaya alıştırmada çok önemlidir. Dikkatli olmanız gereken yer ise, onu sorgular gibi değil, okuduğu kitabı çok merak etmişsiniz de ondan duymak istiyormuşsunuz gibi davranmanız olmalıdır.
Aksi halde her kitap okuduktan sonra sorguya çekildiğini hissetmek çocukta hem güven duygusunu zedeler, hem deçocuğu kitap okumaktan uzaklaştırır. Kaş yapayım derken göz çıkarmamaya dikkat.
Ben kızımla bazen aynı kitapları okuyorum ve bu hem bana hem de O’na çok büyük zevk vermekte. Çünkü aynı kitap üzerine tartışmalar yapabiliyoruz. Kitaptaki müzikleri bulup kaydediyorum. O müzikle kitabı yorumluyoruz kendi çapımızda. Annesinin okuduğu kitabı okumak çocukta özgüveni müthiş arttırıyor, deneyimle sabittir. Benden önce bitiriyor kitapları çoğunlukla, bu motivasyon konusunda süper bir teknik. Bazen geride kalmayı bilmeliyiz.
Çok hoşuma gitmese de kitapla ilgili yapılması gereken bir başka aktivite de okuduğunuz kitabın filmini seyretmektir.
Filmi seyredip kitapla arasındaki farkları bulmak, yorum yapmak, yönetmenin kitaba kattıklarını ya da kitaptan çaldıklarını eleştirmek de okuduğunu sorgulayan ve anlayan bir çocuk yetiştirmede oldukça önemlidir. Kitaplar hayal gücümüzü zorlar, fazla mesai yaptırır, her bir kahraman aslında yazarın değil okurun olmuştur kaşıyla gözüyle. Ama filmde sizin hayal ettiğiniz kahramanın yerini yönetmenin kahramanı ya da olaylara bakışı alır ve bu bizi rahatsız eder. Bundandır kitabı filme tercih etmem. Ama eleştirel yaklaşım yapabilme, başka bir gözle olay akışını yorumlayabilme ve diğer pek çok nedenle kitapların filmlerinin izlenmesini şiddetle tavsiye etmekteyim. Hele de bunu çocuklarınızla beraber yapıyorsanız, daha keyifli ne olabilir ki?
TU&AL EĞİTİM DANIŞMANLIK VE KOÇLUK
Feyza YILMAZ