'15.07.2013'
SBS Sonuçları Sistemin Ayıbıdır!
"Haziran ayında 1 milyon 127 bin öğrencinin girdiği Seviye Belirleme Sınavlarının sonuçları 12.07.2013 tarihinde açıklandı. Öğrencileri sıralama amaçlı bu sınavlarda, kimi öğrenciler ve aileleri sevinç yaşarken, kimi öğrenciler ve aileleri hüznü yaşayacaklar."
Alınan puanlara okul başarı puanları sonuçlarının eklenmesi sonucu oluşacak yeni puanlar üzerinden öğrenciler sınav sonuçlarına göre öğrenci alan ortaöğretim kurumlarına yerleşecekler.
Sınav sonuçlarının kamuoyunda en çok ilgi uyandıran aşaması 500 tam puan 16 öğrencinin durumları, nasıl çalıştıkları, okudukları okullar ile bu okulların bulunduklar iller oldu. Sonuçların ilan edilmesinin ardından birinciler sıralamasında yer alan öğrencilerin “güzellik yarışmalarına” benzer görüntülerle kamuoyuna sunulması pedagojik ve sosyolojik yönden doğru olmamıştır.
Sınava başvuran öğrenci sayısı ile sınava giren öğrenci sayısı arasında 23 binlik bir fark oluşmaktadır. Demek ki 23 bin öğrenci bir biçimde başarısız olacağını kabul edip sınava girmekten vazgeçmiş görünmektedir. Aynı zamanda sınava giren 1 milyon 127 bin öğrenciden 1 milyon 49 bin tanesi tercih yapmayı hak edecek puan alabilmiştir. Bu durumda 78 bin öğrenci ise puanı hesaplanacak sayıda soru çözemediği için tercih yapmaya hak kazanacak puan alamamıştır. Sınava başvuran 1 milyon 127 bin öğrenciden toplamda 115 bin (%9) tane öğrenci sınav ölçütleriyle ifade edecek olursak “yeterli puan” alamayarak veya alamayacağını düşünerek bu “eşitsiz yarışın” dışında kalmıştır.
Sınav sonuçlarının topluma yansıtılmasında bazı okulların fanusta, bazı okulların ise güvezde gösterilmesi bu sistemin bir ayıbıdır. Bugüne kadar yaşanmış örneklerden yola çıkarak 115 bin sayısının tartışılacağını düşünüyorum. Tartışmanın doğru bir eksende yürütülmesi, rasyonel analizler yapılarak çözümler üretilmesi ve bu analizlerin sonuçlarının toplumla paylaşılması en gerçekçi yöntem olacaktır. Önümüzdeki günlerde varsa 8.sınıfı bitiren ancak hiç başvuru yapmayan öğrenci sayısı da açıklanmalıdır.Bu sayının 100 binin üzerinde olduğunu düşünmekteyim. Ayrıca sınavla öğrenci alan okulların tam kontenjanları da en kısa zamanda açıklanmalıdır. Bu sınav sonuçlarına göre sistemde her dört öğrenciden bir tanesi sürecin dışına düşmekte, tercih yapma şansı bile yakalayamamaktadır.
Kuşkusuz konuya duyarlı çevreler tarafından çeşitli soruların gündem yapıldığı bir tartışma yaşayacağız. Bir kaç gün sürecek bu tartışmalar aslında bugüne kadar yaşanmışlıklarda olduğu gibi herkesin kendi cephesinden suçluyu ilan etmesiyle sonuçlanacaktır. Belki de göstermelik talimatlar verilip “yeterli puan” alamayanların okullarının ve nedenlerinin araştırılması istenecektir. Araştırma yapılır mı yapılmaz mı bilinmez ancak, bugüne kadar araştırmaların sonuçları hiç bilinemedi, muhtemelen bundan sonrada bilinmeyecektir.
Sonuçları başından belli, elemeye dayalı bir sınavla bilgilerin ölçümü ne kadar objektif olmaktadır biz eğitimciler çok iyi bilmekteyiz. Bu yıl geçmiş yıllardan farklı olarak sınav sonuçlarına göre öğrenci alan kurumların sayısına ortaöğretim dönüşümleri nedeniyle daha çok okul katılacak ve böylece daha çok öğrenci yerleşme şansı bulacaktır. Bunun yanı sıra artık bundan böyle ilköğretim diploması verilmemesinden dolayı öğrencilerin tamamı herhangi bir ortaöğretim kurumuna kayıt yaptırmak zorundadır.
Sınav sonuçlarına göre öğrenci alan kurumları kazanamayanlar ise meslek liselerine ve düz liselere yönlendirilecektir. Bu yönlendirmenin neye göre ve nasıl olacağı bir an önce saptanmalı ve kamuoyuna duyurulmalıdır. Bu sınavlar aynı zamanda bu hükümet döneminde ilköğretim birinci sınıfa başlayan öğrencilerin girdiği sınavlar olması nedeniyle AKP’nin kurduğu ve aynı zamanda önümüzdeki dönemde oluşturmayı planladığı eğitim sisteminin de karnesi olma özelliği taşımaktadır. Çünkü geçmişte bir sefer yapılan sınav bu hükümet döneminde önce 3 sefere çıkarılıp sonrada tekrar bir sefere indirildi. O bakımdan sınavların olumlu ve olumsuz yönleriyle bütün sonuçları AKP’nin hanesine yazılacaktır.
Bütün sonuçlar tartışılırken aynı zamanda başta özel okullar olmak üzere tüm okulların okul başarım notları ve sınavlarda elde ettikleri sonuçlar masaya yatırılmalıdır. Okulunu 95 veya 100 notla bitirmiş bir öğrencinin sınav notları eğer 460 ve 470’ler düzeyinde kalıyorsa bu durum özel olarak ele alınıp irdelenmelidir. Şişirme not diye ifade edilen uygulamaların, kimi dershane ve kurumların deneme sınavı altında yıl içerisinde yaptıkları sınav sonuçlarının nerelerde kullanıldığı araştırılmalıdır. Bu yolla her türlü adaletsizliğin yaşandığı bu sistemde başka haksızlıkların yaşanmasına yol verilmemiş olacaktır.
***
%2 %98’i Teslim Aldı!
Eğitim sistemi içerisinde %2’lik orana sahip özel okullar %98’lik kamu okullarını teslim almış durumda.3 Yıllık sonuçlara bakıldığında ilk 25 okul arasında sadece iki,üç kamu okulunun bulunması, bu yıl yapılan sınavlarda ilk onda bulunan öğrencilerin özel okullardan çıkmış olması bu teslim almanın en somut belgesidir. Bu belge aynı zamanda eğitim sistemi içindeki eşitsizliklerinde belgesi niteliğindedir. Bu sonuçlar, özele sevdalı siyasi iradenin tercihlerinin arka planını oluşturmaktadır.
Oysa 4 yıldır fen, matematik Türkçe, sosyal bilgiler ve yabancı dil derslerinde sorulan sorulara verilen doğru yanıtlarda bir kaçı dışında %50 başarının yakalanamaması esas sorunun somut göstergesi olarak görülmelidir. Bu yıl, yabancı dil puanları yanlış hesaplanan bir sınav daha yaşandı. Bir milyonun üzerinde çocuğumuzu ve milyonlarca aileyi etkileyen bu sınavı ve sınavlı yaşamı aileler, buzdağının görünen yüzüyle değil görünmeyen yüzüne de bakarak doğru sorgulamalıdır. Bu sorgulamayı yaparken velilerimiz çocuklarını suçlamaktan uzak durmalıdır. Çocuklarımız ise sınavların her şeyin sonu olmadığını, yaşamın devam ettiğini bilerek hareket etmelidir.
Sınavsız Dershanesiz Bir Eğitim Mümkün!
Ülkemizdeki mevcut eğitim sistemi, öğrencilerin bedensel, düşünsel, kültürel ve ruhsal gelişimini bir bütün olarak değerlendirmek yerine, öğrencileri ilköğretimden itibaren bitimsiz bir sınav maratonuna sokmaktadır. Bir öğrencinin dört yıllık bir fakülteden mezun olana değin zorunlu olarak girip başarı göstermesi gereken asgari sınav sayısı 739'dur. Yıllar itibariyle ele aldığımızda bunun anlamı her yıl 46.18 sınav demektir. Deneme sınavları, performans proje ödevleri ile birlikte sınav sayısı binin (1000) üzerine çıkmaktadır. Seviye Belirleme Sınav sayısının artması, sınava ve dershaneye bağımlılığı azaltmak yerine daha da artırmıştır.
Bu sınav maratonu ilköğretim çağından itibaren öğrencilerin boş zaman, oyun, sosyalleşme ve eğlenme gibi ihtiyaçlarını karşılamalarına olanak tanımamaktadır. Başarıyı doğru yanıtlanan sınav sorusuna endeksleyen sistem, kolektif çalışma, yaratıcı ve analitik düşünme gibi yetilerin gelişimini engellemektedir. "Ne kadar çok test sorusu çözersen o kadar başarılısın" mantığı, öğrencileri, birbiri ile rekabete de itmektedir.
Sonuç olarak; çocuk ve gençlerimiz 20’li yaşlarına geldiklerinde 20 yıllık yaşamlarının 10 yılını sınavlara hazırlık amaçlı olan değişik etkinliklere katılarak geçirmektedirler. Sınavlı sistem bir yandan çocuk ve gençlerimizin kimyasını bozarken, diğer yandan velilerimizin bütçesine büyük yükler getirmektedir. Sınavların varlığı, sayısının sürekli artması okul dışı kurumlara yönelimi arttırmaktadır. Eğitimde eşitsizlikler derinleşmekte, eğitimin herkes için ulaşılabilir bir hak olması zorlaşmaktadır. Bu nedenle, sorunlara, bütünlüklü ve rasyonel yaklaşılmalı, içeriğin niteliksel dönüşümle birlikte, eleştirel pedagojinin evrensel ilkeleri çerçevesinde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bunu sağlayabilmek ve yapısal çözümler üretebilmek için eğitim sistemi; âdem-i merkezileştirilerek yerel ayakları güçlendirilmeli, katılımcı demokrasi esaslarına uygun yeniden yapılandırılmalıdır.
14.07.2013 ALAADDİN DİNÇER/EĞİTİMCİ