'22.05.2013'
YÖK Başkanı‘na Açık Mektup
YÖK'ün öğretmen yetiştirme yasası ile ilgili karara tepkiler sürüyor;
''Sayın Güçlü,
Bir Eğitim fakültesi öğretim elemanı olarak bir sorunumuzu sizinle paylaşmak istiyorum. Umarım bizim sesimiz olmayı kabul edersiniz. Sorunumuz şöyle:??YÖK, kimseye haber vermeden, gizlice aldığı bir kararla bu yıl Eğitim Fakültelerinin Orta Öğretime öğretmen yetiştiren bölümlerine (Fizik Öğr, Kimya Öğr, Matematik Öğr, Biyoloji Öğr. Türk Dili Edeb. Öğri, Tarih Öğr, Coğrafya Öğr, Felsefe Öğr.) kontenjan vermeme kararı aldı. ÖSYM tercih kitapçığında bölümlerimize ait anabilim dallarımız yer almayacak. İleride bölümlerimizin tamamen kapatılacağını düşünüyoruz. Liselere öğretmen yetiştirme görevinin Fen Edebiyat Fakültelerine verilmesi kararlaştırıldı. Bu durum belki ilk başta yığılan atanamayan öğretmenler açısından iyi gibi görünse de, ciddi sorunlar oluşturmakta. Öncelikle, örneğin bir Fizik Öğretmenliği anabilim dalı 40 kişilik kontenjan almakta idi. Tüm Türkiye'de 12 adet Fizik Öğretmenliği anabilim dalı var. Yani toplamda yılda yaklaşık 500 mezun vermektedir. Oysa 100'ü aşkın FEF'lerin Fizik Bölümleri, ikinci öğretimleri ve şubeleriyle her yıl binlerce mezun vermektedir. Eğitim Fakültesi mezunları, FEF ve Eğitim Fakültelerinin bölümlerinin mezunları toplamının yalnızca %6'sını oluşturmaktadır. %94'lük bir kısım olan FEF ise hala öğretmenlik hakkına sahip olacakken, asıl kuruluş amacı öğretmen yetiştirmek olan Eğitim Fakülteleri bu haktan mahrum bırakılmak istenmektedir. Hem kuruluş amaçları göz ardı edilen, ilgili yasalar yok sayılan; hem de Danıştay tarafından birçok kez, hakkında formasyon ile öğretmen yetiştiremeyeceği kararı verilen FEF'ler lobi faaliyetleri ile bu kararı aldırmıştır.
Eğer mektubu incelerseniz, Hiçbir Eğitim Fakültesine haber verilmeden verilen bu kararın yasalara, 160 yıllık öğretmen yetiştirme geleneğimize ve mantığa aykırı olduğunu göreceğinizden kuşkum yok.??Teşekkür ederim...''
Ayrıntılı gerekçelerimizle birlikte YÖK Başkanı'na bölümümüz tarafından gönderilen mektup ;
Sayın
Prof. Dr. Gökhan ÇETİNSAYA
YÖK BAŞKANI
Konu: Eğitim Fakültelerinin Ortaöğretim Fen ve Matematik Alanlar Eğitimi Bölümleri bünyesindeki (Biyoloji, Fizik, Kimya ve Matematik Eğitimi Anabilim Dalı) ve Ortaöğretim Sosyal Alanları Eğitimi Bölümleri (Tarih, Coğrafya, Felsefe ve Türk Dili Eğitimi Anabilim Dalı) öğrenci kontenjanlarının YÖK tarafından sıfırlanması.
Öğretmenliğin ihtisas mesleği olduğu yasalarla tanımlanmıştır. 13 Mart 1924 Tarih ve 439 Sayılı Kanun, öğretmenliği; “Devletin genel hizmetlerinden talim ve terbiye vazifesini üzerine alan, müstakil sınıf ve derecelere ayrılan bir meslektir.’’ şeklinde tanımlamaktadır. Aynı şekilde, 1973 tarih ve 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. maddesine göre öğretmenlik; “Devletin eğitim-öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir.” şeklinde tanımlanmış ve öğretmenlik mesleği için özel şartlar belirlenmiştir.
6 Kasım 1981 yılında çıkarılan 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu ve bunu tamamlayan 20 Temmuz 1982 tarih ve 41 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye yükseköğretim sisteminde kapsamlı düzenlemelere gidilmiş, bu düzenlemeler ile öğretmen yetiştiren kurumların adlarında, öğretim sürelerinde, bölüm ve program yapılarında değişiklikler olmuş ya da yeni öğretmen yetiştirme kurumları oluşturulmuştur. Daha sonra 1982 yılında Eğitim Fakülteleri kurularak, öğretmen yetiştirme programları bu fakültelere bağlanmıştır. Akabinde YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle 1996 yılından itibaren yeniden yapılanma süreci başlatılmıştır. Bu süreç, öğretmen yetiştirmede en az alan bilgisi kadar, alan eğitimimin de önemli olduğu gerçeğine dayandırılmıştır. Buna bağlı olarak, eğitim fakültelerinde görev yapan öğretim elemanlarının, alan eğitimine yönelik araştırmalar yapmaları teşvik edilmiş, bunun için gerek yurt içi gerekse yurt dışı çeşitli faaliyetlere katılmaları sağlanarak ülke kaynakları seferber edilmiştir. Bu çaba ve girişimler sonucunda son 15 yıl içerisinde yüzlerce akademisyen yetiştirilmiş ve buna paralel olarak uluslararası literatürle eşdeğer düzeyde pek çok sayıda nitelikli araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalara dayalı olarak, o tarihten bu güne kadar Ortaöğretim öğretmen adayları hem alan hem de alan eğitiminin bütünleşik olarak iç içe yedirildiği beş yıllık bir eğitim-öğretim programı çerçevesinde yetiştirilmektedir. Bu durum, eğitim fakültelerinde görev yapan öğretim elemanlarının özgeçmişleri ve müfredat programları incelenerek teyit edilebilir.
Öğretmenlik mesleğinin kalitesini artırmak için Milli Eğitim Bakanlığı Avrupa’daki yeterlik çalışmalarından, Mesleki Yeterlik Kurumu ve YÖK tarafından yapılan Yükseköğretim Yeterlilik Çerçevesini de dikkate alarak her bir ortaöğretim alanı için özel alan yeterliklerini belirlemiştir. MEB bu yeterlik sonuçlarının 2013 yılından itibaren ÖSYM tarafından yapılacak Öğretmen Alım Sınavında kullanılmasını istemiş ve ÖSYM yapacağı sınavlarda eğitim fakültelerinde uygulanan öğretim programını ve MEB tarafından yapılan özel alan yeterliklerini dikkate alacağını açıklamıştır. Bu kapsamda MEB’in istediği ve öğretmen yeterliklerinde ifadesini bulan temel üç bileşen olan Alan Bilgisi, Alan Eğitimi Bilgisi ve Alan ile ilgili okuryazarlık (Beceri, Tutum ve Değer) ancak ve ancak eğitim fakülteleri altında çalışmakta olan akademisyenler tarafından oluşturulabilir, bu yeterlilik Fen- Edebiyat fakültelerindeki ilgili bölümlerin temel bilimci yetiştirme hedefi ile en fazla %30 oranına örtüşebilir. Bu süreç, Temel Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle belirtilmiş ve uzun yıllar uygulanmışken, Fen-Edebiyat Fakültelerinin bilimsel temelleri olmayan popülist ve siyasi lobi faaliyetleri sonucunda, 2013-2014 Eğitim-Öğretim yılında Eğitim Fakültelerinin Ortaöğretim Fen ve Matematik Alanları (Biyoloji, Fizik, Kimya ve Matematik Öğretmenliği) Eğitimi Bölümü ve Ortaöğretim Sosyal Alanları (Tarih, Coğrafya Felsefe ve Türk Dili Öğretmenliği) Eğitimi Bölümlerine öğrenci alınmaması konusunda YÖK tarafından karar alındığı ve ÖSYM'ye bilgi verildiği yönünde duyumlar alınmış bulunulmaktadır. Ancak YÖK, bu durumdan hiçbir Eğitim Fakültesi Dekanını önceden haberdar etmediği gibi, aldığı kararı da ilgili fakülte dekanları ve ilgili bölümlerle paylaşma gereği bile duymamıştır. Bu bilgi, dolaylı yollardan öğrenilmiştir. Kaldı ki daha önce 2013 yılı Yükseköğretime geçiş sınavı (YGS) programları ve kontenjanları kılavuzu güncelleme formunda, genel kontenjan sayıları belirlenmiş ve bölüm anabilim dalları tarafından bu kontenjanlar uygun görülmüştür. Ortaöğretim Fen ve Matematik Alanları Eğitimi Bölümü olarak, yapılan bu uygulamayı ülkemizin öğretmen yetiştirme politikasına vurulmuş bir darbe olarak görüyor ve bu kararı bu yolla öğrenmeyi şiddetle kınıyoruz.
Eğitim Fakültelerinin yukarıda bahsedilen bölümlerine gelen öğrencilerin, Fen-Edebiyat Fakültelerine gideceğinin de bir garantisi yoktur. Temel kuruluş amaçları; “Temel bilimlerde araştırmacı ve uzman yetiştirmek” olan Fen-Edebiyat Fakülteleri işlevlerinden uzaklaşacak ve öğrencileri kendi alanlarında uzmanlaşma yerine, öğretmenlik beklentisine yöneltecektir. Kanunlarla belirlenmiş ihtisas mesleklerindeki uzman kişiler, ilgili fakültelerde uzmanlaşırlar. Nasıl bir Tıp Fakültesi öğrencisi Tıp fakültesinde uzmanlaşarak doktor oluyorsa, Mühendisler Mühendislik Fakültelerinde yetişiyor ise öğretmenlerin de Eğitim Fakültelerinde ihtisas eğitimi almaları gerekir. YÖK tarafından Eğitim Fakültelerine uygulanmak üzere gönderilen Formasyon programı %50 alan, %30 alan eğitimi ve %20 genel kültür derslerinden oluşmakta ve bu dersler ayrı ayrı verilerek öğretmen adayları tarafından sentezlenmesi beklenmekte, ancak bu ise mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla sadece iki dönem verilen öğretmenlik ile ilgili dersler, hem uygulama boyutu hem de kredi açısından incelendiğinde oldukça sınırlı ve yetersiz kalmaktadır.
YÖK almış olduğu bu talihsiz kararla;
• Mesleki Yeterlik Kurumu ve YÖK tarafından yapılan Yükseköğretim Yeterlilik Çerçevesini de dikkate alarak her bir ortaöğretim alanı için hazırlanan ve öğretmen yeterlikleri, EQF-LLL, yükseköğretim yeterlilikler çerçevesi ve tüm öğretmen standart ve yeterliklerinde vurgulan özel alan yeterliklerini yok saymaktadır. Bunun doğal sonucu olarak, kaliteli ve nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesi, hiçbir araştırmaya dayanmayan eğitim-öğretim faaliyetleri sonucunda gerçekleştirilecek ve bu ise ülkemizin geleceğini hiçe sayıp, nesillerin yetiştirilmesi meselesinde telafisi mümkün olmayan sorunlara neden olacaktır.
• MEB özel alan yeterlik sonuçlarının 2013 yılından itibaren ÖSYM tarafından yapılacak Öğretmen Alım Sınavında kullanılması isteğini, ÖSYM yapacağı sınavlarda eğitim fakültelerinde uygulanan öğretim programını ve MEB tarafından yapılan özel alan yeterliklerini dikkate alacağı açıklaması çiğnenmekte,
• Temel kuruluş amaçları “Temel bilimlerde araştırmacı ve uzman yetiştirmek” olan Fen-Edebiyat Fakülteleri işlevlerinden uzaklaşacak ve öğrencileri kendi alanlarında uzmanlaşma yerine, öğretmenlik beklentisine yöneltecek ve bir nevi bu fakülteleri Eğitim Fakültelerinin bir kopyası haline getirecektir.
• Türkiye’deki Fen-Edebiyat ve Eğitim Fakültesi mezunları düşünüldüğünde; Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik, Türk Dili ve Edebiyatı, Coğrafya ve Tarih bölümlerinden mezun olan toplam öğrenci sayısı yaklaşık olarak 48000’dir. Bu sayının sadece %6’sı eğitim fakültesi mezunlarıdır (ÖSYM 2012-2013 Kontenjan Kılavuzu). Bu çok düşük payın atamalarda ve iş bulmada Fen ve Edebiyat Fakülteleri aleyhine kriz yarattığı iddiası gerçek dışıdır. Dolayısıyla, üniversite sınavı sonrasında öğrencilerin Fen- Edebiyat Fakültelerini tercih etmemelerinin faturası Eğitim Fakültelerine kesilmekte yani, Fen Edebiyat Fakültelerini kurtarma adına Eğitim Fakülteleri feda edilmektedir.
• Fen Edebiyat Fakültelerini bu yolla kurtarma operasyonunun bir iki yıl içinde fiyasko ile sonuçlanacağı hazin bir şekilde görülecektir. Dolayısıyla bir hiç pahasına Eğitim Fakültelerinde sürdürülmekte olan hem Lisans ve hem de Lisansüstü eğitim ve öğretim faaliyetlerine telafisi ve geri dönüşü olmayan zararlar verilmiş olacaktır.
• İnsan kaynakları açısından zaten yetersiz olan ülkemiz bu açıdan daha da fakirleşecektir.
• YÖK bir nevi kendi geçmiş politikaları inkâr etmekte ve şimdiye kadar yapılan bütün harcamalar, verilen emekler, öğretmen yetiştirmede elde edilen birikimler, gelişmeler ve tecrübeler bir çırpıda göz ardı edilmektedir.
Eğer amaç, atanamayan öğretmen adaylarının sayısını azaltmak ise çözüm, Fen-Edebiyat fakültesi mezunlarına formasyon hakkı vermek değildir. Çünkü atanamayan öğretmenlerin sayısının artmasına, sayıları ve kontenjanları çok fazla olan Fen-Edebiyat Fakültelerinden mezun olan, öğretmen yetiştirmede oldukça yetersiz olduğu düşünülen formasyon programını tamamlayan öğretmen adayları sebep olmaktadır. Dolayısıyla, temel sorun, atanamayan öğretmen sorunu değil, Fen-Edebiyat fakültesi mezunlarının istihdamıdır.
Sonuç olarak, Eğitim Fakültelerinin bu bölümlerine geçmiş yıllarda olduğu gibi bundan sonra da lisans öğrencisi alınmasının daha uygun olacağı ve YÖK’ün almış olduğu bu taraflı ve talihsiz karardan geri adım atmasının ülkemiz eğitiminin geleceği açısından daha isabetli olacağını düşünüyoruz.
Gereği için bilgilerinize arz ederiz.
G. Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Ortaöğretim Fen ve Matematik Alanları Eğitimi
EĞİTİM AJANSI