'10.04.2013'
Mülakat ve Eğitim-Bir-Sen
Eğitim camiası bu günlerde yönetici atama işlemlerine mülakat(torpil) getirileceğini konuşmaktadır. Görülen o ki, müdür atamalarına mülakat getirilecektir. Mülakat eşittir torpil diyoruz çünkü bu ülkede herkes mülakatın torpil, adam kayırma, haksızlık, kul hakkı yemek, eşitsizlik olduğunu bilmektedir. Yazılarımızda hiçbir sendikanın taraftarlığını yapmadık fakat doğru yaptığına inandığımız sendikayı desteklerken yanlış yaptığına inandığımız sendikayı da eleştirdik. Bu duruşumuzu devam ettireceğiz. Bu yazımızın başlığına Eğitim-Bir-Sen ve mülakat dedik. Neden mi?
Kamuoyunda, yönetici atama işlemlerinde mülakat uygulamasını Eğitim-Bir-Sen'in istediğine dair çok büyük bir algı oluşmuştur. Bu algının oluşmasında özellikle basında çıkan haberler etkili olmaktadır. Ayrıca, Eğitim-Bir-Sen hariç tüm sendikalar "mülakata hayır" açıklamasını kamuoyuna duyururken Eğitim-Bir-Sen'den "mülakata karşıyız" şeklinde bir açıklama gelmemiştir.Hal böyle olunca da ister istemez;atalarımızın "sükut ikrardandır" sözü akıllara gelmektedir. Eğitim-Bir-Sen kamuoyunda oluşan bu yaftadan kurtulmak istiyorsa mülakata karşı olduğunu kamuoyuna biran önce duyurmalıdır. Mülakat uygulaması belki de en çok Eğitim-Bir-Sen'in kurumsal kimliğine ve üyelerine zarar verecektir. Şöyle ki:
1) Eğitim-Bir-Sen üyesi olan yönetici adayları aynı okulun müdürlüğü için mülakata tabi olacaklardır. Kamuoyunda oluşan Eğitim-Bir-Sen üyesi atanır mantığı doğru bile olsa( bizce doğruluğu yoktur) mülakatta Eğitim-Bir-Sen üyeleri arasında da bir torpil yarışı olacaktır. Mülakatta elenen Eğitim-Bir-Sen üyeleri bulunacak, bu kişilerde "sendikam bana destek olmadı" serzenişinde bulunacaklardır. Şimdiden bu kişilere "haksızlık peşinde koşarken hak aranmayacağını" belirtelim.
2) Eğitim-Bir-Sen üyeleri atanacaktır anlayışının her zaman doğru olmayacağını açıklamak için de bir örnek verelim. A ilinde yapılan mülakata giren adaylar arasında Eğitim-Bir-Sen üyesi olmadığı halde A ilinin valisiyle yada bakanlıkta üst düzey bürokratlardan biriyle arası iyi olan aday mülakatta başarılı olabilecektir. Bilindiği gibi mülakatı gerçekleştirecek komisyon üyeleri, vali yada benzeri bürokratlar devreye girdiğinde hiçbir sendikayı da başkanını da dinlemeyecektir.
3) Eğitim-Bir-Sen şu anda güçlü bir sendika izlenimi vermektedir. Fakat 1999 yılında ki Eğitim-Bir-Sen ile 2013 yılındaki Eğitim-Bir-Sen'in gücünü tarafsız olarak analiz edecek olanlar, güçten nemalanmak isteyenlerin gücün yanında yer alma düşüncesiyle hareket ettiğini görebileceklerdir. Fakat gemi batarken bile değil, gemi en ufak su aldığında o çıkar çevreleri o gemiyi terk edecektir. Kalanlar ise o camianın halis niyetli görev erleri olacak, onlarda toplum tarafından "zamanında mülakat gibi bir haksızlığı" savunanlar yaftasını baki olarak taşımak zorunda kalacaklardır.
4) Mülakatı uygulayacak komisyon o makamlara hangi objektif kriterlere göre atanmıştır ki adaylar arasında kariyer ve liyakat değerlendirmesi yapacaktır.
5) Yerlerde sürünen/süründürülen öğretmenlik mesleğinin onuru, saygınlığı mülakat uygulamasıyla daha da azalacaktır. Yönetici adayları torpil uğruna; milletvekillerine, milletvekili danışmanlarına, il genel meclisi üyelerine, belediye başkanlarına kısacası bilumum siyasilere"minnet" edecektir. Bu durumu gören vatandaşın gözünde öğretmenlik mesleği de mesleğin itibarı da daha da küçülecektir. Hangi bakanlık yada sendika kendi personelini yada üyesini bu şekilde küçük düşürmek isteyebilir?
6) 4+4+4 sistemi getirilirken çekincelerimizi burada dile getirmiş,bu sistemin alt yapısının hazır olmadığını yazmıştık. Binlerce norm fazlası öğretmen şuanda perişandır. O zamanlar OECD verileriyle sistemi savunanlar şuanda susmaktadır. 28 Şubat yönetmeliğiyle norm fazlası olan idarecilere iki yıllık bekleme süresi kaldırılmış, re'sen atama getirilmiştir. Bugün öğretmen atamalarında bile mahkemeler re'sen atamaları iptal ederken idareci atamalarında re'sen atama ve mülakat(torpil) haksızlığı vicdanları sızlatmayacak mıdır?
7) Milli Eğitim Bakanlığının, 652 sayılı KHK ile mülakatı yasal zemine oturtmaya çalıştığı bir gerçektir fakat unuttuğu nokta Danıştay mülakat uygulamasına karşı çıkarken Anayasamıza, uluslararası hukuksal düzenlemelere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa vb. atıf yapmaktadır. Kısacası 652 sayılı KHK mülakatı yasallaştıramaz. Unutulmamalıdır ki çıkarılan kanunların her zaman doğru ve hukuka uygun olduğu söylenemez. Anayasa hukuku ve idare hukuku dersi alanlar doktrindeki şu öğretileri çok iyi bilirler; KHK'lerin Anayasaya uygunluğu halen tartışma konusudur ve KHK'ler darbe anayasası ürünüdür. Anayasa hukukçuları KHK'leri ve verdiği yetkilerin kaldırılmasını istemektedir. İdare hukukunda ise yasal düzenlemelerin insanların mutluluğu için çıkarıldığı eğer çıkarılan yasal düzenleme vatandaşları, insanları mutlu etmiyorsa anında değiştirilebileceği ki bu yasal düzenlemelerin "ilahi emir olmadığı" bu yüzden önemli olan yasanın değil insanın mutluluğu olduğu belirtilir. Görüldüğü gibi 652 sayılı KHK'de mülakatın olması, uygulanması anlamı taşımamaktadır kaldı ki mevcut KHK'de mülakat uygulaması zorunlu tutulmamıştır. Mülakat şeklindeki yasal düzenleme kamuoyunu rahatsız etmekte, insanlarımızı mutsuzluğa sürüklemektedir. Öyleyse yasa koyucu tarafından değiştirilmesi de elzemdir. Kaldı ki mülakat uygulaması zorunlu olmadığından idare tarafından çıkarılacak yönetmelikte mülakat uygulamasına yerde verilmeyebilir.
8) Mülakat uygulamasının her il tarafından uygulandığını varsayarak şunu söyleyebiliriz; mülakatların her biri ayrı bir idari işlem oluşturacaktır bu idari işlemlerin de iptali için mahkeme yoluna gidilebilecektir. Adaylar arasında sınav puanı en yüksek olduğu halde mülakatla hakkı yenen adayların konuyu dava etmelerini, bu konuda sendikalarından yardım istemelerini öneririz. Mülakatta yaşanan haksızlıklar için iptal davası dilekçesini hazırlayıp yayınlamak bizimde buradan okuyucularımıza sözümüz olsun. Eğitim sistemimizi bu kaosa sokmaya, eğitimcilerimizi haksızlıklarla karşı karşıya bırakmaya ne bir sendikanın nede idarenin hakkı vardır. Bu haksızlığa çanak tutanlar bu yükün altında bir gün mutlaka kalacaklardır.
9) Ülkemizdeki hiçbir idari yapılanmada öğretmenlerimiz kadar çile çeken, yıllarca ailesinden uzaklarda üniversite okuduğu halde verdiği emeğin karşılığını hem maddi hem de manevi anlamda alamayan memur kesimi yoktur. Bugün öğretmenlerimizin çok büyük bir çoğunluğu meslek tercihinden ve zamanında hata yaptığından bahsetmektedir. Demek ki eğitim personeli mutsuz ve huzursuzdur. Hatta bir çoğu; üniversite okuyarak aileme yük olacağıma lise mezunu olarak bir memur olsaydım; hem ben, hem ailem yıpranmaz hem de şuan kazandığımdan daha çok kazanırdım demektedir. Öğretmen çocuklarının öğretmenlik mesleğini tercih etmemelerinden de bu durumu anlamak mümkündür. Getirilmek istenen mülakat(torpil) uygulamasıyla eğitimcilerimizi mesleklerinden daha da fazla soğutmak kimseye bir fayda getirmeyecektir aksine kaybeden ülkemiz olacaktır.
Tarafların hak ölçüsünde konuyu tekrar değerlendirmeleri temennimizdir. Ne diyelim, bizden dostça uyarması...
Manas Kağan
kamuajans.com