Yeni YDS Neyi Ölçmeyecek
'07.01.2013'
haber detay

 

Yeni YDS Neyi Ölçmeyecek?
YDS'den Ne Bekleme(me)liyiz? Geçici Kaos Dönemi mi? İşte uzman görüşü;
 
Yaklaşık olarak 20 yıldır KPDS ve ÜDS dersi veren, binlerce KPDS ve ÜDS öğrencisini sınavlara hazırlamış, yurtdışı da dahil 5 ayrı üniversitede okutmanlık yapmış, ODTÜ İngilizce Öğretmenliği Mezunu, Master Tezini KPDS ve ALES Okuma Metinleriyle ilgili yazmış, yüzlerce KPDS ÜDS sorusu hazırlamış ve 8 adet tam sınav yazmış birisi olarak aşağıdaki hususları kaleme alıyorum.
 
Ülkemizdeki dil eğitimi sorunu nedeniyle buradaki hususların dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.
 
YDS'den Ne Bekleme(me)liyiz? Geçici Kaos Dönemi mi?
 
 
Bilindiği üzere, “Yabancı Dil Bilgisi Seviye Belirleme Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” 04/01/2013 tarihli ve 28518 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yapılan bu değişiklik ile birlikte, Türkiye'de dil öğretimi ve eğitiminde bir kangrene dönüşmüş olan yabancı dil seviyesini ve yeterliğini ölçtüğü iddia edilen KPDS ve ÜDS adıyla bilinen dil seviye tespit sınavlarının tamamı kaldırılıp yerine, tek bir dil sınavı ikame ediliyor. Resmi Gazetede ilan edildiği üzere, önümüzdeki dönemde aşağıda zikredilen değişikliklerin uygulamaya konulması öngörülmektedir:
 
1- Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı (YDS) Almanca, Arapça, Fransızca, İngilizce ve Rusça dilleri için yılda iki kez; diğer diller için yılda bir kez yapılacaktır.
2- YDS ile ilgili hususların Maliye Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı ve Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı arasında imzalanacak çoklu protokolle belirlenmesi sayesinde, sınav hizmetlerinin daha kısa zamanda ve etkin bir şekilde yürütülmesine olanak sağlanmıştır.
3- Protokolde belirlenmesi kaydıyla elektronik sınav da dâhil olmak üzere, çoktan seçmeli test usulünden farklı usullerin uygulanması hususunda esneklik sağlanmıştır.
4- İlgili mevzuatta yapılacak değişikliklerle birlikte, ÖSYM tarafından yabancı dil bilgisi seviyesini ölçmek üzere gerçekleştirilen diğer sınavlar kaldırılacak; yabancı dil bilgisi seviyesini ölçmede sadece YDS puanı esas alınacaktır.
5- 23/06/2007 tarihli ve 26561 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Kamu Personelinin Yabancı Dil Bilgisi Seviyesinin Tespitine Dair Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik” yürürlükten kaldırılmıştır.
 
Bu değişiklikler, ÜDS ve KPDS vasıtasıyla akademik kariyer yapmak isteyen binlerce genç akademisyeni etkilemekle kalmayıp, aynı zamanda da dil tazminatı almak için KPDS'ye girmek durumunda kalan yüz binlerce devlet memurunu da doğrudan ilgilendirmektedir. Öte yandan, TUS ve DUS adayları bilim sınavları haricinde dil yeterliklerini ispatlamak için bu sınavlara girmek zorundaydı; artık onlar da bu durumda YDS ye girecekler. Aynı zamanda, üniversite sınavı ile herhangi bir dil bölümünde eğitim almak isteyen adaylar da eski YDS yerine yeni YDS ye girmek durumundalar. Tüm bunlara ilaveten, KPSS adayları da yeni YDS’den aldıkları puan ile bir takım meslek memurluklarına ve görevlere başvurmak durumda kalacaklar. Ayrıca, bazı üst kurullar ve denetleme kuruluşları da bu sınavdan alınan puanlara göre dil tazminatı verecekler ve ek göstergeler yeniden ayarlanmak durumunda kalacak.
 
Tüm Bunlar Ne Anlama Geliyor?
Tüm bunlar yüz binlerce kişinin önümüzdeki aylarda (öngörülen tarih şimdilik Nisan 7, 2013) YDS için başvuru yapacağı anlamına geliyor. Her ne kadar ÖSYM artık iki milyona yakın adayı aynı gün içerisinde sınava alabilecek kadar büyük organizasyonlar yapabiliyor olsa da, bu kadar büyük rakamları dil yeterliğini ve seviyesini ölçmek için kullanmak mümkün değildir. Dinleme, yazma ve konuşma olmadan, dil sınavlarının sadece çoktan seçmeli soru tipleriyle kağıt üzerinde test edilmesinin doğru olmadığı artık kabul edilmelidir.
 
Bu da – ister istemez – üçüncü maddede öngörülen (TOEFL IBT benzeri bir) elektronik / dijital sınav sisteminin – hem teknik hem de mekansal yetersizlikler sebebiyle - uygulamaya konulmasının pek mümkün olamayacağı biçiminde yorumlanmalıdır. Kısaca matbu bir sınavın yapılması ve bunun da (okuma, dinleme, konuşma ve yazma dan oluşan) dört temel beceriden daha ziyade önceki KPDS ve ÜDS örneklerinde olduğu gibi dilbilgisi, kelime bilgisi ve okuma bilgisinden ibaret– aslında hiç de ölçücü olmayan – bir formatla yeniden önümüze sunulacağı anlamına geliyor.
 
Öte taraftan, YDS’nin bazı sorularının çoktan seçmeli olmayabileceğine dair ibare ise, kanımca TOEFL IBT ve IELTS sınavlarındaki okuma metinlerinin test edilmesinde gördüğümüz bazı soru tiplerinin uygulamaya konulabileceği olasılığını güçlendirmektedir. Yani, paragraf akışına eklenen cümleler (sentence insertion), metin organizasyonunu ölçmeyi amaçlayan sütun ve satırlardan oluşan kutucuk doldurma soruları (grid filling), paragrafların ana temasını bulmaya yönelik (main idea) boşluk doldurma soruları, metnin içerisinde yer alan kelime sorularını eşleştirme gibi - okuma metinlerini renklendirmeye yönelik farklı türde sorular karşımıza çıkabilir.
 
Bu anlamda şahsi öngörüm okuma metinlerinin oldukça uzun tutulacağı ve aslında da tutulması gerektiği yönündedir. Şu anda TOEFL ve IELTS de yer alan okuma metinleri yaklaşık 700 – 800 kelime civarındadır. Bu da tipik bir KPDS ve ÜDS metninin yaklaşık 4-5 katı uzunluğundadır. Yine, TOEFL IBT sınavı boyunca bir öğrenci en az 2000 kelimelik okuma yapmakta ve 40 civarı soru cevaplamaktadır. KPDS ve ÜDS sadece üç tip soru ile okuma metinlerinin anlaşılırlığını sınarken, TOEFL’da soru tipi eşitliliği bazen 12yi bulmaktadır. Peki tüm bu olası değişiklikler, sınavın ölçmeyi hedeflediğini iddia ettiği dil seviyesini ve yeterliğini ölçmede bir katkı sağlayacak mı? Şu andaki şartlarda bu maalesef pek mümkün görünmüyor…
 
Peki YDS ile Ne Değişecek?
Başta sınavın dijital bir platforma oturtulması sonra da, okuma metinlerinin yapısal olarak değişmesi, uzaması, içerik olarak çeşitlenmesi; kelime sorularının farklı formatla sorulması, çeviri sorularının kaldırılması, dilbilgisi sorularının metnin içerisine dağılması vs gibi - bir takım sözde radikal özde boş - değişiklik gibi sunulabilecek yeni soru tiplerinin eklenmesi, aslında Türkiye’de var olan dil öğretme ve bunu test etme sorununun ötelenmesi ya da tamamen gizlenmesinden başka bir anlam ifade etmeyecektir.
 
Aynı Hatalar Tekrar mı Edilecek?
KPDS ve ÜDS, özleri itibari ile, YÖK’ün ve Türkiye’deki hemen her üniversitenin internet sitesinde yer alan denklik ve eşdeğerlilik tablolarında yer aldığı şekliyle, uluslararası geçerliliği kabul edilen dil sınavlarıyla aslında hiçbir zaman denk olmamıştır ve olmayacaktır da… KPDS ve ÜDSden alınan 70 puan; hiçbir zaman TOEFL IBT’den alınan 80 puan, IELTS’den alınan 6.5 puan, PBT’den alınan 550 puan ya da FCE ve CAE gibi sınavlarda verilen B2 düzeyi ile asla eşdeğer olmamıştır ve temel özelikleri hasebiyle hiçbir şekilde de eşdeğer kabul edilemezler.
 
KPDS ve ÜDS (ve eski YDS soruları) sadece kelime bilgisi ve dil bilgisiyle birlikte okuma becerisini test edegelmiştir bugüne kadar. KPDS ve ÜDS tarzı sınavlar ile konuşma ve dinleme becerisini kağıt üzerinde ölçmek mümkün olmadığı için, bunun yerine toplamda on adet kadar “Duruma Uygun İfade (Situation)” ve “Diyalog” soruları yer almaktadır. Ancak, bunlar asla konuşma ve dinleme becerisini test etmezler; aksine okuma becerisini test ederler. Yazma becerisi ise sadece cevap kâğıdındaki A, B, C, D ve E kutucuklarını doldururken kullanılmaktadır…
 
Dil, okuma ve dinleme gibi alılmayıcı/algılayıcı beceriler (receptive skills) ile konuşma ve yazma gibi üretken / üretime dönük (productive skills) dört temel beceriden oluşur. Bir kişinin hem yabancı hem de ana dilindeki yetkinliğini ölçmek için sadece okuma becerisini kriter kabul etmek çok basit bir ifadeyle, sadece o kişinin %25lik dil becerisini ölçmek, diğer %75lik kısmı dikkate almamak demektir.
 
Öte taraftan kelime bilgisi ve dil bilgisi teknik olarak, dilsel beceri kategorisinde bile yer almamaktadır. Ancak ne kadar üzücüdür ki, Türkiye’de dil eğitimi denildiğinde ilk akla gelen ‘kuru’ gramer bilgisidir. Ve maalesef KPDS ve ÜDS tarzı sınavlar ağırlıklı olarak hep gramer bilgisini öne çıkararak dil öğretimi ve öğrenimini baltalamaya devam etmiştir.
 
Bu hatalardan peydahlanan koca bir sektör oluşmuştur ülkemizde. 30 -40 saatlik ‘KPDS Taktik Kursları’ ile sınav öncesi son bir ayda hizmet veren ‘Hızlandırılmış ÜDS’ kursları mantar gibi çoğalmıştır büyük şehirlerimizde... Çok ilginç ve bir o kadar da acı verici olan ise “hiç soruyu okumadan soruyu cevaplatan teknikleri” öğreten ve bunları ‘hap biçiminde’ kursiyerlerine pazarlayan ‘dil şarlatanlarının’ ortalıkta cirit atması ve bunun dil öğrenicileri tarafından kabul görmesidir.
 
Yeni YDS ile birlikte soru tipleri ne kadar değişirse değişsin; ne kadar çeşitlenirse çeşitlensin, test edilen sadece gramer, kelime bilgisi ve okuma becerisi olarak kaldığı müddetçe, ülkemizde dil öğrenme, öğretme ve test etme süreci kısır döngüden asla kurtulamayacak ve ‘taktikçi’ dil kursları insanları aldatmaya devam edecektir. Hasbelkader KPDS’den 70 ve üzeri aldığı için yurt dışı görevlerine gönderilen ya da yabancı heyetler ile iletişim kurması beklenen kamu görevlileri ne konuşulanları anlayabilecek, ne sorulanlara cevap verebilecek ne de yazılı ve sözlü olarak ülkemizi hakkıyla temsil edebilecektir. Bu gibi örnekler buzdağının sadece su üstündeki kısmıdır aslında…
 
Ne Yapmalı?
Elbette ki bu anlamda ilk olumlu adım KPDS ve ÜDS’nin kaldırılması olmuştur. Ancak teknik altyapı yetersizliği, mali destek eksikliği gibi gerekçelerle KPDS ve ÜDS’nin genetik mirasını taşıyan bir YDS, hiçbir derde deva olmayacaktır. Dil becerilerini matbu ya da dijital metinlerde yer alan çoktan seçmeli soruların şıklarını işaretlemek ya da tıklamak ile sınırlamak basiretsizlik olacaktır. Yeniden yapılandırılmakta olan Yabancı Dil Bilgisi Seviye Belirleme Usul ve Esasları marifetiyle YDS de bu hataların tekrarlanmamasını umuyoruz. O halde çözüm ne olmalı?
 
1) İlk olarak, içerik açısından dört beceriyi de test eden bir sınav hazırlanmalıdır. Bunun için, gerek Türkiye’deki üniversitelerde ve gerek orta öğretim de çalışmakta olan ana dili test edilecek dil olan yabancı öğretim elemanları ya da Türk vatandaşı olup ana dili seviyesinde yabancı dil bilen kişilerden oluşan sınav hazırlama kurulları oluşturulmalıdır. Ülkemizde hem sınavı yazacak, hem seslendirip kaydedecek, hem de sesli ve yazılı kayıt alınan malzemeyi değerlendirecek düzeyde dijital alt yapı ve yazılımı yapabilecek pek çok yetkin eleman mevcuttur.
 
2) Muhtemelen sınav dijital tabanlı olacağı için bu anlamda destek verebilecek dil laboratuarlarının teknik alt yapısı ivedilikle güçlendirilmeli ve belirli şartname kurallarınca minimum donanıma haiz olmalıdır. Ancak bu yetki, güvenlik nedeniyle, ‘merdiven altı’ dershanelere asla verilmemelidir. Maalesef, belirli ücret karşılığı (örneğin TOEFL IBT) skorlarının ‘satın’ alındığı denklik kabul eden tüm okullarca bilinmektedir.
 
3) Uluslararası geçerliliği olan ya da en azından yabancı dil ile eğitim alınacak ülkelerde akademik anlamda kabul gören IELTS, TOEFL, TOEIC, FCE, CAE, ESOL gibi sınavlar ile daha basit düzeydeki KET ve PET sınavları ve bunların yanı sıra yeni geliştirilmekte olan PTE ve OTE gibi sınavlar temel kriter kabul edilebilir.
 
4) Ancak bu sınavlar, 40 TL lik sınav ücretiyle girilen KPDS ve ÜDS ile karşılaştırıldığında genelde pahalı sınavlardır. Bu nedenle karşılıklı protokollerle ETS, Cambridge, Oxford, Pearson, City and Guilds gibi sınav hizmeti veren kuruluşlarla pazarlık yapılarak makul fiyatlarda sınav hazırlama hizmetinin satın alınması da mümkündür. Her yıl yüz binlerce adayın sınava gireceği düşünüldüğünde bu oldukça cazip ve pazarlığa açık rekabetçi bir sektör olacaktır. Çok rahatlıkla kişi başı 40 – 50 dolara onaylı sertifikanın da verildiği ülkeye özel geliştirilmiş sınavların yaptırılması mümkündür. Zaten hazır olan dijital teknik alt yapı ve yazılım kullanılabilir.
 
5) Dört numaralı öneri ne ülke kaynaklarının yabancılara satılması ne de bir takım kişilere bu hizmetin peşkeş çekilmesi anlamına gelmez. Ülkemizdeki insan gücü akademik anlamda bu sınavı kendi başına hazırlayabilecek yetkinliktedir. Sadece rekabeti arttırma ve sınav ücretlerini düşürme anlamında farklı dil kuruluşları sektörde yer alabilmelidir.
 
6) Eski KPDS ve ÜDS puanlarının belirli bir yıldan sonra geçerliliği (örneğin 2015 gibi) tamamen kaldırılmalı ve dili gerçekten yazılı ve sözlü olarak kullanabilen kişiler uygun görevlere seçilmeli ve gönderilmelidir. ÜDS’den 65 alıp, cümle kuramayan binlerce akademisyenimiz için bu sayede kendini geliştirme fırsatı doğacaktır.
 
7) Sınav senede bir yada iki kez değil her ay yapılabilmelidir. Böylece yoğunluk azaltılmış olmakla kalmaz, aynı zamanda da adaylara daha çok alternatif sunulmuş olur.
 
8) Dil tazminatına konu olan ek göstergeler standartlaştırılmalıdır. Kimi üst kurullarda KPDS’den alınan A düzeyi, 400 – 500 liralık bir ek gelir anlamına gelirken aynı rakam bazı kurum ve kuruluşlarda hiçbir şey ifade etmemektedir. Bu sayede, ‘kamu görevlilerine para vermemek için çok zor yapıldığı iddia edilen’ KPDS’ye yönelik itirazlar da son bulacak; dili gerçekten dört beceriyle kullanan kişiler ek tazminat alabilecektir.
 
Yeni sınavın bahsi geçen sorunları bertaraf edeceğini ümit ediyor ve ülkemizdeki dil eğitimi, öğretimi ve testi için güzel bir adım olacağını umuyoruz…
 
Nevfel Baytar
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Yabancı Diller Yüksek Okulu Müdür Yardımcısı
 
 



Bu site bir BMS PROJE iştirakıdır.